70, 80 ve 90 yaşlarında üç kardeş varmış. Üçü de, 60 yaşında üçüzler gibi görünüyormuş. 70 yaşındakine genç kalmanın sırrını sormuşlar. O da, 80 yaşındaki abisine sorulmasını söylemiş. Benden on yaş büyük olduğu halde, benim gibi 60 yaşında görünüyor demiş. 80 yaşındakine gitmişler, o da 90 yaşındaki abisini göstermiş, benden büyük olduğu halde o da, 60 yaşında görünüyor, ondan sorun demiş. 90 yaşındaki delikanlı ihtiyara sormaya gitmişler. Buyurun size açıklayayım demiş. Önce bir şeyler yiyelim, ondan sonra anlatırım demiş.
Yemekten sonra sofraya bir karpuz getirmesi için hanımına rica etmiş. Hanımı genç nine de, üst kattaki tavandan bir karpuz seçip getirmiş. Delikanlı ihtiyar, karpuzu beğenmemiş, daha iyisini getir demiş. Kadın gidip yine bir karpuzla gelmiş. Bizimki onu da beğenmemiş, tekrar başka bir karpuz getirmesini söylemiş. Nine yine bir karpuz getirmiş, ama onu da beğenmemiş.
Misafirlere, (Hanım iyisini bilemedi, gelin beraber seçelim karpuzu) demiş. Tavana varınca bakmışlar ki, tek karpuz var. Genç ninenin hep aynı karpuzu getirdiğini anlamışlar.
Genç dede misafirlerine, (Şimdi genç kalmamın sırrını anladınız mı?) diye sormuş. Onlar da anlamadık demişler. Dede, (Karpuz tavanda bir tane değil miydi? Hanım beni mahcup etmemek için, her seferinde başka karpuz getiriyor gibi göründü. “Tavanda başka karpuz mu var, hepsi bir tane” demedi. O beni hiç üzmedi ben de onu üzmedim. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya, yani ne kendi ana babamıza ne de başkalarına kesinlikle yansıtmadık. Yani birbirimizi, başkalarının önünde hiç zor duruma düşürmedik, mahcup etmedik. Böylece, ikimiz de genç kaldık) diyerek genç kalmanın sırrını açıklamış.