Üçüncü halifesidir, Resul-i Ekrem’in,
Beşincisi olmuştur, ilk iman edenlerin.
Rukayye vefat etti, sonra Hakk'ın Resul'ü,
Verdi ona öteki kızı Ümm-ü Gülsüm'ü.
İkinci defa damat oldu Resulullah'a,
Buyurdu ki: (Verirdim, bir kızım olsa daha.)
Onu pek çok severdi, Rabbimizin Habibi,
Ona dendi “Zinnureyn” iki nurun sâhibi.
Ebu Bekr-i Sıddık'tır, Kur’anı toplattıran,
Osman-ı Zinnureyndir, çoğaltıp dağıttıran.
Çok zengindi, malını İslam’a etti feda,
Onu da, Cennetle müjdeledi ol Hudâ.
Edeb yönünden, onun gibisi pek yok idi,
Halim, selim, yumuşak, hayâsı pek çok idi.
Onun devrinde Kıbrıs, Endülüs fethedildi,
Sinâ Çölü geçildi, tâ Fizan’a gidildi.
Mâverâünnehir'le, Semerkand ve Türkistan,
Alındı Acemistan, Kafkasya ve Hindistan.
İslam’ın sesini o, uzaklara duyurdu,
Peygamber Efendimiz, onun için buyurdu:
(Her nebinin Cennette bir arkadaşı vardır,
Benim ise orada arkadaşım Osman’dır.)
(Yemin ederim yetmiş bin kişi ümmetimden,
Onun şefaatiyle kurtulur Cehennemden.)
(Canım kızım Rukayye, çok hürmet et Osman’a!
Eshâbdan odur, en çok huyu benzeyen bana.
Gökte bütün melekler, Osman’dan hayâ eder,
Hesaba çekilmeden, doğru Cennete gider.)
İbni Sebe isimli Yemenli bir Yahudi,
Yüce dini, içinden parçalamak istedi.
Pek çok gayret gösterdi, ilk önce Medine’de,
Fakat başaramadı, çok çalıştı ise de.
Dedi “Mısır’da fitne çıkarmak daha kolay,”
Mısır Kıptilerinden kurdu çapulcu alay.
Medine’ye geldiler, bir sabah vakit erken,
Evde şehit ettiler, onu Kur’an okurken.
Hoca, o büyük zatı sevmek ne büyük nimet,
Yâ Rab, şefaatini hepimize nasip et!