Abdulvahhab-ı Şarani hazretlerinin hocası Şeyh Zekeriya Ensari hazretleridir. Bu zatın da çok büyük bir hocası vardı. Bir gün hocası ile beraber otururken Hızır aleyhisselam gelmiş. Sohbetin sonunda Hızır aleyhisselam bu zatın hocasına, (Senin bu talebenin çok büyük bir suçu var. Bunun, bundan daha fazla ilerlemesi mümkün değil. Bundan tevbe etmedikçe kurtulamaz) der ve kaybolur. Şeyh Zekeriya Ensari hazretleri (Aman efendim ne olur Hızır aleyhisselamı çağırsanız da bu suçun ne olduğunu öğreneyim) diye yalvarır. Fakat hocası (Hızır aleyhisselam çağırmakla gelmez. Kendisi ne zaman isterse o zaman gelir) buyurur. Bu zat günlerce tevbe eder nerede kusuru olduğunu düşünür ama bulamaz. Bir gün yine hocası ile beraberken Hızır aleyhisselam gelir. Hemen tabii ki bu mevzuyu sorarlar. Hızır aleyhisselam buyurur ki:
"Sende kibir
var. Yazdığın yazıların altına (Şeyh Zekeriya Ensari) diye yazıyorsun.
Şeyhlik kim sen kimsin" der. Bunun üzerine hemen tevbe edip, bundan sonra
yazılarının altına (İnsanların en aşağısı Zekeriya) vb tarzında sıfatlarla
beraber ismini yazmaya başlar. Ki kendisi gerçekten Şeyh idi.
Şeyh
Zekeriya Ensari zamanında, yaşadığı yerin Sultanı bir karar alır fakat bu
kararın dine aykırı yerleri ve halka zarar veren yanları da vardır. Bunu duyunca
hemen atına biner ve doğru sultanın olduğu kaleye hareket eder. Sultanın
adamları bunu duyunca sultana "Efendim Şeyh hazretleri geliyor" derler. Sultan,
"Eyvah kaleyi kapatın kapıları zincirleyin" der. Kapıları kapatıp
zincirleri takarlar. Mübarek kapıya gelince elindeki not defterini zincirlere
tutar. Zincirler kırılır kapılar açılır ve doğru sultanın yanına gider. Sultan,
"Efendim ne kusur işledik? Suçumuz nedir?" diye sorar. Sultana, yaz,
“Filan emrim yanlıştır doğrusu budur" der ve gerekeni yazdırır sonra
çıkar gider ve giderken de "Hadi kapat kapılarını artık" der.