Dıhye-i Kelbi, iman etmeden önce zengin bir Arap melikiydi. Peygamber efendimiz onun müslüman olmasını arzu ediyordu.
Dıhye, Mescid-i Nebeviye girdi. Peygamber efendimiz, mübarek omuzlarındaki elbisesini yere serdiler. Oraya oturmasını işaret buyurdular. Resul-i ekrem efendimizin bu keremini gören Dıhye’nin gözlerinden yaşlar boşandı. Hürmetle, saygı ile “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulühu” diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Peygamber efendimiz aleyhisselam sordu:
- Niçin ağlıyorsun?
- Ya Resulallah! Ben çok büyük günahlar işledim. Bu günahlarımın kefareti nedir? Malımın, mülkümün sadaka olarak verilmesi mi, yoksa öldürülmem mi gerekiyor?
- Ey Dıhye, nedir günahın?
- Ya Resulallah! Cahiliyet devrinin âdetine uyarak kız çocuklarımı öldürmüştüm.
Tam o sırada Cebrail aleyhisselam gelerek:
“Ya Resulallah! Allahü teâlâ müslüman olanların önceki işledikleri bütün günahlarını affetti” buyurdu.