Peygamber efendimizin vefatlarından sonra, İslam düşmanları, Müslümanların arasındaki iman birliğini bozmak istedi. Abdullah ibni Sebe isimli Yemenli bir Yahudi, Müslümanlar arasında ilk fitneyi çıkardı. Hazret-i Osman'ın şehit edilmesine, Cemel ve Sıffin savaşlarının meydana gelmesine sebep oldu.
Bilahare, Hazret-i Ali, Hazret-i Osman'dan sonra halife olunca, iki taraftan toplam 70 bin kişinin şehit olduğu Sıffin savaşı sonunda, olayın çözülmesi hakemlere bırakılmıştı. Bazı kimseler hakem olayına karşı çıkıp, Hazret-i Ali'den ayrıldı. Bunlara "Harici" dendi. Bunlar her iki tarafa da kötü söz söylediler. Büyük günah işleyen kâfir olur dediler.
Devlete isyan eden Dahhak bin Kays el-Harici, silahlı adamları ile bir gün İmam-ı a’zamın yanına gelip der ki:
- Hakem olayının uygun olduğunu söylediğin için tevbe ediyor musun?
- Siz beni öldürmek için mi geldiniz, yoksa hakkın ortaya çıkması için mi?
- Maksadımız öldürmek değil, âyet ve hadislerle hakkın ortaya çıkması için geldik.
- Siz de âyet ve hadisten nakil yapacaksınız ben de. Fakat kimin haklı olduğunu nasıl anlayacağız? Bir jürinin bizi dinlemesi gerekmez mi?
- Evet gerekir. Mesela adamlarımızdan şu zat, çok bilgilidir, bunu hakem tayin edebiliriz.
- Tamam bildirdiğiniz zatı hakem tayin ediyoruz, sizin de buna bir itirazınız var mı?
- Hayır itirazımız yok, biz de bu zatın hakemliğini kabul ediyoruz.
İmam-ı a’zam hazretleri son noktayı koyar:
-Tartışmamız bitmiştir. Siz de hakem tayin etmeyi kabul ettiğinize göre mesele kalmamıştır.
Dahhak ve adamları bu durum karşısında donup kalmışlardır.