Sual: (Yalnız Kur’an) sloganıyla ortaya çıkanlar, (Eğer yalnız Kur’an’a uyulsa, herkes aynı şeyi söyler. Hiç ayrılık olmaz) diyorlar. Mutezile ve Cebriye’nin bazı görüşlerini benimseyenlerle, Vehhâbîler ve İbni Sebeciler, (Kur’an böyle söylüyor) dedikleri hâlde, birinin bildirdiği ötekine niçin uymuyor?
CEVAP
Nakle uymadıkları için Kur’an’dan farklı şeyler anlıyorlar. Bu farklı şeylere de (Kur’an) diyorlar. Ne kadar tuhaf ki, bu farklı şeylere, (Kur’an) diyorlar da, mezhep imamlarının, Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına, hattâ Resulullah'ın bildirdiklerine (Kur’an) diyemiyorlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her söz yanlıştır.
Peygamber efendimizin, sallallahü aleyhi ve sellem, ömrünün sonuna kadar beş vakit namaz kıldığını, kâfir ve Müslüman herkes bildiği hâlde, (Namaz üç vakittir) diyebilen çıkıyor.
Kâfir olan herkesin cehennemlik olduğu meşhur iken, (Hristiyanlar şehit olabilir, Cennete girer) diyen çıkıyor.
Allahü teâlâ, her şeyi bildiği hâlde, (Allah her şeyi bilmez) diyen türeyebiliyor.
Kurban yalnız deve, sığır ve davardan olduğu hâlde, (Balıktan da kurban olur) veya (İslamiyet’te kurban kesmek yoktur. Kurban kesmek, hayvan katliamıdır) diyen çıkabiliyor.
Tesettür farz iken, (Tesettür farz değil) diyen oluyor.
Kur’an’da nesh olduğunda icma hâsıl olduğu hâlde, Mutezile gibi (Nesh yoktur) diyenler oluyor. Namaz önce Beytül Makdis'e doğru kılınırken, Kâbe'ye dönülmesi emredildi, eski kıble nesh edildi. Yahudiler bunun üzerine Peygamber efendimize iftira etmeye başlayınca, şu âyet-i kerime indi:
(Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden bir âyeti nesh etmez veya unutturmayız. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?) [Bekara 106]
Nesh ile ilgili başka bir âyet-i kerime meali:
(Biz, bir âyetin yerine, bir âyeti değiştirip getirdiğimiz zaman [önceki âyetin hükmünü kaldırdığımız vakit] Allah ne indirdiğini pek iyi bilmişken, kâfirler "Sen, ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır, onların çoğu Kur'ân'ın hakikatini ve hüküm değiştirmenin faydasını bilmezler.) [Nahl 101, A. Fikri Yavuz meali]
İmanın altı şartını bildiren Amentü hadisi, meşhur ve mütevatir iken, imanın şartlarından kaderi açıkça inkâr edenler oluyor. Bu Mutezile itikadını İbni Sebeciler de savunuyorlar.
Kimi de imanın şartını çoğaltıyor, yediye çıkarıyor. Şimdiye kadar gelen bütün İslâm âlimlerini câhillikle suçlayıp, (İmanın şartına Allah'a ulaşmak maddesini de koydum) diyor.
Kimi de, (Namaz hiç önemli değildir) diyor.
Peki, o âyetlerde Allahü teâlâ ne buyuruyor? Kendi yanlış anlayışları için, Allah adına konuşmaktan ve (Allah böyle diyor) demekten daha tehlikeli ne olabilir?
O hâlde yapılacak iş, (Yalnız Kur’an) diyenlere veya (Ben Kur’an’dan söylüyorum) diyenlere değil, Peygamber efendimize ve Onun açıklamalarını esas alan Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymaktır.
Sual: Kur’ân-ı kerimde “Allah’ın ipine sarılınız” ayetinden ne murad ediliyor?
CEVAP
Bu konuda Tahtâvî, Dürr-ül-muhtâr hâşiyesinin Zebâyıh kısmında buyuruyor ki:
“Tefsir âlimlerinden bazısı buyurdu ki; Âl-i İmrân sûresinin yüz üçüncü (Allah’ın ipine sarılınız!) âyet-i kerimesi, fıkıh âlimlerinin bildirdiklerine sarılınız demektir. Fıkıh kitaplarına uymayanlar, dalalete düşer ve Allahü teâlânın yardımından mahrum kalır ve cehennem ateşinde yanar.
Ey iman sahipleri! Bu âyet-i kerimeyi düşünerek, cehennemden kurtulacağı müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemâat fırkasına sarılınız! Çünkü, Allahü teâlânın rızası, yardımı, bu fırkadan olanlaradır. Bu fırkadan olmayanlara, Allahü teâlâ gadab edecek, cehennemde azab yapacaktır. Ehl-i sünnet olmak için, dört mezhepten birini taklit etmek lazımdır. Bu dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehl-i sünnet değildir. Yetmiş üç fırkadan yalnız biri Ehl-i sünnettir. Diğer yetmiş iki fırka bidat sahibidir, cehenneme gidecektir. Bunlara Dinde reformcu denir. Zındık olmaktan kurtulmak için, bir mezhebe girmek, yani Ehl-i sünnet olmak lazımdır.”
Dört mezhebin kolaylıklarını toplayan kimse, dört mezhepten hiçbirine uymamış, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Görülüyor ki, dört mezhepten hiçbirine uymayan kimse, mezhepsizdir. Dört mezhebi telfik eden, yani dört mezhebi karıştıran, mezhepsizdir. Dört mezhepten yalnız birini taklit ediyor ise de, bir inanışı, Ehl-i sünnet i'tikâdına uymuyor ise, bu kimse de mezhepsizdir. Bu üç kimse, Ehl-i sünnet değildir, bidat sahibidirler. Hakiki Müslümanlar ise, dört mezhepten birini, yani hak yolu taklit ederek, Ehl-i sünnet olmaktadır. Dört mezhebin iman bilgileri aynıdır. İbadetlerinde ufak ayrılıklar var ise de, bu farklar, Allahü teâlânın rahmetidir. Herkes dört mezhepten, kendine kolay geleni seçer.