Sual: Mezheplere ayrılmak parçalanmak değil midir? Ehl-i sünnet ne demektir?
CEVAP
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, bunlardan yalnız biri Cennete girecektir. Bunlar, benim ve Eshabımın yolunda olanlardır.) [İbni Mace]
Ehl-i sünnet vel-cemaat demek, Resulullahın ve eshab-ı kiramın gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. 73 fırka içinde Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan kurtuluş fırkası Ehl-i sünnet fırkasıdır.
Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
Al-i imran suresinin, (Toptan Allah’ın ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın) mealindeki 103. âyet-i kerimesi, itikadda, inanılacak bilgilerde parçalanmayın demektir. Yani nefsinize ve bozuk düşüncenize uyarak, doğru imandan ayrılmayın demektir. İtikadda ayrılmak, parçalanmak elbette asla caiz değildir. Hadis-i şerifte de (Cemaat rahmet, ayrılık azaptır) buyuruldu.
İmam-ı Beyheki, (Müslümanlar bozulduğu zaman, önceki âlimlerin doğru yoluna sarılmalısın! Bir kişi kalsan bile, o yoldan ayrılmamalısın!) buyuruyor. Necmeddin-i Gazzi de, (Ehl-i sünnet âlimi demek, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın gittikleri doğru yolda bulunan âlimler demektir. Sivad-ı a’zam, yani İslam âlimlerinin çoğu böyle idiler. Hak olan cemaat ve 73 fırka içinde Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan Fırka-i naciyye bunlardır) buyuruyor. (Parçalanmayın) âyet-i kerimesi, fıkıh bilgilerinde de ayrılmayın demek değildir. Ahkamda, amellerde olan ictihad bilgilerindeki ayrılık, hakları, farzları, amellerdeki, ince bilgileri ortaya koymuştur. Eshab-ı kiram da, günlük işleri açıklayan bilgilerde, birbirlerinden ayrılmışlardı. Fakat, itikad bilgilerinde hiç ayrılıkları yoktu. Hadis-i şerifte, (Ümmetimin [âlimlerinin] ayrılığı [ameli mezheplere ayrılması] rahmettir) buyuruldu. Dört mezhebin, amel bilgilerinde ayrılması böyledir. [Âlimlerin amel, iş bilgilerinde çeşitli ihtisas kollarına ayrılmaları da böyledir. Böylece; birçoğu hadiste, birçoğu tefsirde, çoğu da fıkıhta, arabi bilgilerde yetişmişlerdir.] Bunun gibi sanat sahiplerinin çeşitli iş kollarına ayrılmaları da rahmettir. (Hadika)
Müctehid âlimlerin farklı ictihadları olabilir. Birinin farz dediğine öteki haram diyebilir. Bunlar da bizim için senettir. Biz onların ictihadlarına uymak zorundayız. Hatalarından sorumlu değiliz. Kendileri de sorumlu değildir. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Âlim, [amele ait bilgilerde] ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]
Bir mezhepte bulunan Müslüman, diğer hak mezheptekileri kardeş bilir, onları incitmez. Birbirlerini severler, yardım ederler. Amelde mezheplerin bir olmayıp, çok olması, faydalıdır. İnsanların yaratılışları birbirlerine benzemediği gibi, sıcak çölde yaşayanlara, bir mezhebe uymak kolay olurken, kutuplara yakın yerlerde yaşayanlara, başka mezhebe uymak kolay geliyor. Bir hastaya bir mezhep kolay iken, başka hastalık için, başka mezhep kolay oluyor. Tarlada ve fabrikada çalışanlar için de, bu ayrılış görülmektedir. Herkes, kendine daha kolay gelen mezhebi seçip, taklit ediyor veya bu mezhebe tamamen geçiyor.
Mezhepsizlerin, istedikleri gibi, tek bir mezhep olsaydı ve herkes tek bir mezhebe uymaya zorlansaydı, bu hâl çok güç, hatta imkansız olurdu. Amellerde tek hüküm [mezhep] ideal olsaydı Resulullah efendimiz öyle bildirirdi. Halbuki rahmet olduğu için kendisi de farklı bildirdi.
Hanefi mezhebinde bulunan bir kimsenin bir yerinden kan çıkar ve durmazsa, abdestli duramaz ve her zaman abdest alması güç olacağından, Şafii veya Maliki mezhebini taklit ederek, zorluktan kurtulur. Halbuki tek hüküm olsaydı, buna imkan olmazdı.