Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir gün evliya bir zatın dergâhına yağız bir genç gelir. Sert şekilde der ki:
— Bu dergâh ne iş yapar?
Mübarek zat, gülümseyerek der ki:
— Sizi bizi Müslüman yapar.
— Yahu biz Müslüman değil miyiz?
— Hâşâ elbette hepimiz Müslümanız, ama yetmiş üç türlü Müslümanlık var. Bu dergâh, İslamiyet’in doğrusunu öğretiyor, Ehl-i sünnet yolunu gösteriyor. Bu yolun büyüklerinin kitaplarını yayıyor. Bu büyüklerin sevgisini veriyor. İnsanların bozuk itikatlarını düzeltip, onları Resulullah efendimize götürüyor.
— İyi de öteki gruplar da aynı şeyi söylüyor. Hepsi de, kendilerinin doğru yolda olduklarını iddia ediyor. Hangisinin doğru olduğunu nereden bileceğiz? Onlarla sizin aranızdaki fark nedir?
— Onlar, (Bize gel, biz seni kurtarırız) diyorlar. Biz ise, (Gel, beraber Ehl-i sünnet âlimlerine gidelim, onlar sizi de bizi de kurtarır) diyoruz.
İşin özünü anlayan genç, (Tamam şimdi oldu) der. Bundan sonra dergâhtan ayrılmaz, bütün hayatını bu hizmetlere verir.
Başkalarından önce kendimizi kurtarmaya uğraşmalıyız, sonra da, insanları kurtaracak olan İmam-ı Gazali, Abdülkadir-i Geylani, İmam-ı Rabbani, Halid-i Bağdadi hazretleri gibi büyüklere onları havale etmeye çalışmalıyız. Hiçbir zaman, (Gel bize tâbi ol, sizi ancak biz kurtarırız) gibi bir iddiada bulunmamalıyız. Sadece büyüklerin yolunu anlatmaya gayret etmeliyiz. (O büyüklerin kitapları, nasihatleri işte burada, onları okuyarak beraber kurtulalım, yoksa bizim sizden bir farkımız yok) demeliyiz.
Maksadımız, yol levhası olmaktır. Levhanın maddi değeri önemli değil, ama gösterdiği istikamet çok önemlidir. Büyüklerin, Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunu gösteren levha çok kıymetlidir. Bu istikamete giden ve o büyüklere uyan, Cennete girer.
Ehl-i sünnet âlimleri, istirahatlerini, zevklerini terk ettiler. Gece gündüz çalıştılar. Kitaplar yazdılar, nasihat ettiler. İnsanlar, akın akın onlara geldiler. Kitaplarını okuyup hidayete kavuştular.
İslam âlimlerini tanıyan ve yollarında olan seçilmiş kimselere her şey verilmiştir. Ne kadar şükredilse azdır.
Allahü teâlâ, büyük zatlara tâbi olan kimseyi, hayvan değil insan, kâfir değil Müslüman, bid’at ehli değil Ehl-i sünnet olarak yaratmıştır. Ayrıca Ehl-i sünnetin içinde de İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyük zatların yolunu tanımayı nasip etmiş, verilmedik bir şey bırakmamıştır. Bize ihsan edilen bu nimetlere şükredip o yolda ilerlemeye çalışmalıyız.