Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Güneş, herkese ısı, ışık veriyor. İnsanlar da ondan istifade edip hayat buluyor. Böyle iken yani bütün dünya güneşten faydalandığı halde, (Benim sayemde ısınıyorsunuz, sizi ben aydınlatıyorum) demiyor. Büyükler de böyledir. Bütün dünyaya feyz saçtıkları halde, (Bu aciz, bu fakir, biz hiçiz) derler. Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadındaki Müslümanlar olarak, Güneş’i tanıdık. Şah-ı Nakşibend gibi, İmam-ı Rabbani gibi, Mevlana Halid-i Bağdadi gibi güneşleri tanıdık. İman dahil her şeyimizi bu büyüklere borçluyuz. Onları tanımasaydık, hâlimiz ne olurdu? Diğer insanlardan beter olurduk.
Peygamber efendimiz, (Salihlerin anıldığı yere rahmet iner) buyuruyor. Bu rahmetten, kabı çok açık olan çok alır, az açık olan az alır, ama kabı ters olan hiç alamaz. Rahmetin, feyzin gelmesi insanın elinde değildir.
Feyzin gelmesi
Feyz, güneşin ışığı gibidir, her tarafa ışık saçar. O büyüklerden mutlaka feyz gelir, bunu alıp almamak ise insanın elindedir. Hatta feyz göğüs hizasına kadar gelir, ama almak için bazı şartlar vardır:
1- Feyzin geldiğine inanmak,
2- Feyzin geldiği zatın büyüklüğüne inanmak,
3- Feyzin geldiği zatı sevmek yani onun bildirdiklerine uymak, itaat etmek,
4- Farzları yapmak, haramlardan sakınmak,
5- O zata karşı çok saygılı ve edebli olmak. Bu en önemlisi ve zor olanıdır, çünkü (Hiçbir bî-edeb, vâsıl-ı ilallah olamaz) buyuruluyor. Yani, edebe riayet etmeyen, Cenab-ı Hakk’ın rızasına kavuşamaz, Allah dostu olamaz.
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Cenab-ı Hakk’a kavuşturacak her çeşit ibadet, her çeşit kemâlat üstünde, ilk sırada sohbet gelir, ama şartı ağırdır. O da edebe riayettir. Zerre kadar edeb dışına çıkılırsa istifade edilemez) buyuruyor.
Emre uymak ve edeb
Edeb ikidir: Birincisi haddini bilmek, ikincisi emre uymak, söz dinlemektir. Büyüklerimiz, (El emr-ü fevkal edeb) buyuruyor. Yani emre uymak, edebi gözetmekten önce gelir, çünkü emre uymak edeblerin en üstünüdür.
Büyüklerin yolunun esası edebdir. Yaptıklarımız çok iyi ve faydalı işler olabilir, fakat bunlar edeple yapılmamışsa bir işe yaramaz, faydası yoktur. Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Bu yolun esası, başı, ortası, sonu edebdir) buyurmuştur.