Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bütün makamların, hâllerin, kerametlerin hepsi Peygamber efendimize tâbi olmaya bağlıdır. Eshab-ı kiram bu bağlılığın ve kemâlin zirvesindeydiler, çünkü Resulullah ile beraberdiler. Onlardan sonra gelen bütün evliya zatlar, Resulullah efendimizin hâlleriyle hâllendikleri için kemâle erdiler. Peygamber efendimize tâbi olmayan yani Onun bildirdiği itikaddan ayrılan, Onun bildirdiği edeblere riayet etmeyen hiç kimse veli olamaz. Bir kimse, Peygamber efendimize ne kadar benzerse, ne kadar uyarsa, o derece kâmil bir insan olur.
Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, kurtulmak için Resulullah’a tâbi olmanın şart olduğunu bildiriyor. O halde Ona uymayan, nasıl Allah’ın sevgili kulu olur? Bunun için, yetmiş iki bid’at fırkasından hiçbir veli gelmemiştir, gelemez de... Yol kapalı çünkü. Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadında olanlar içinde de, takvası en çok olanlar, yani haramdan en çok sakınanlar, ahlâkı en güzel, en cömert olanlar, Resulullah efendimize en çok benzeyenler, kendilerine bildirilse de bildirilmese de, karpuzun güneşin karşısında olgunlaşması gibi kemâle ererler.
Peygamberimizi sevip, Onun ahlâkıyla ahlâklananlar çok sevilir. Resulullahın çok sevilmesi demek de, Allahü teâlânın çok sevilmesi demektir. Peygamber efendimiz, (Beni Rabbim terbiye etti) buyuruyor. Rab kelimesinin ilah manası olduğu gibi, terbiye eden, yetiştiren manası da vardır. Yani Peygamber efendimiz, (Beni terbiye eden, Allah’tır. Benim her hareketim, Rabbimin arzusu istikametindedir) diyor. Bir âyet-i kerimede Peygamber efendimiz için, (O kendinden söylemez, vahyedileni söyler) buyuruluyor.
İmam-ı Malik hazretleri, ne zaman Peygamber efendimizden bir hadis-i şerif nakledecek olsa, önce gusül abdesti alıp çamaşırlarını değiştirir, sonra kürsüye çıkardı. Temiz sarığıyla, temiz elbisesiyle, kürsünün iki tarafına sımsıkı tutunur, (Kâle Resulullah...) yani (Resulullah buyurdu ki...) diye söze başlayınca zangır zangır titrer, ancak sakinleştikten sonra hadis-i şerifi söyleyebilirdi.
İşte Peygamber efendimizden, gayrimüslimlerin ağzıyla, sıradan bir insan gibi bahsetmek, bir Müslümana yakışmaz. Edebe riayet etmek, ihlâsla bahsetmek gerekir. Peygamberimizi anlamayan, tanımayan zaten Müslüman olamaz, çünkü İslamiyet Ona gelmiştir. Onun hayatı, sözleri İslamiyet’in ta kendisidir.