Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Hedef iyi tespit edilirse, ona göre ibadetler, işler, hizmetler rayına oturur. Hedef, Rabbimizin rızasıdır. Başkasının razı olup olmaması önemli değildir. İnsanların kıymet verdiğine kıymet veren, kıymetsizdir. Allahü teâlânın kıymet verdiğine kıymet veren, kıymetlidir. Herkes tercihine göre muamele görecektir. Allahü teâlâ âhirette, çok ümitle gelen bazı kullarını maalesef cezalandıracak, onlara şöyle hitap edecek:
(Ey kulum, yaptığın işleri, benim rızam için mi, yoksa insanların takdir etmesi veya para için mi yaptın? İnsanlar için yaptın, insanlar da seni takdir etti, para da kazandın, maksadına kavuştun, ama benim için ne yaptın? Dostlarımı benim için sevdin mi? Düşmanlarıma benim için düşmanlık ettin mi?)
Düşmanlara düşmanlık, kalble olur, yoksa kimseyle kavga edilmez, tartışılmaz, kimseye hakaret edilmez, ama Allah düşmanlarının sevgisi kalbe sokulamaz. Sevgi, Allah sevgisidir ve Allah için olan sevgidir. Düşmanlık, nefs için olmaz. Allah için olur. Yoksa Allah’a küfreden, yani Onun gönderdiği İslamiyet’e, Peygamber efendimize, Kur’an-ı kerime inanmayan kişilere, kalbinde sevgi besleyen, Cehennemde onlarla beraber olur.
Allahü teâlâ bizim işimize değil de, o işi ne niyetle yaptığımıza bakar. Dinimizde niyet, yapılan işten daha önemlidir. Nasıl koskoca bir geminin, her tarafı şatafatlı, her tarafı lüks, her tarafı güzel olsa, ama pusula yönleri yanlış gösterse, geminin kaptanı da, bütün teşkilatı da, hiç işe yaramaz. Bir yere gidemez. Küçücük bir alete ihtiyaç var. İşte kalbdeki niyet, pusula gibidir. Beden, beyin ne kadar kıymetli olsa da, yapılan iş ne kadar kıymetli görünse de, niyet bozuksa, maksadı Allah rızası değilse, insan ancak kendisini veya çevresini aldatabilir, ama sonunda hüsrana uğrar.
Peygamber efendimiz, (Ameller niyete göredir. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Allahü teâlâ sizin suretlerinize, işlerinize değil, kalbinize ve niyetinize bakar) buyuruyor.
Her mümin, eve giderken evinin istikametini, işe giderken işinin istikametini tayin ettiği gibi, ahirette gideceği yerin istikametini de şimdiden tayin etmelidir. Orada Cennetten ve Cehennemden başka yer yoktur. Ona göre yol azığı hazırlamalıdır. Eve giderken şaşırmıyoruz, başkasının evine gitmiyoruz, mümkün değil. Ancak aklı olmayan, körkütük sarhoş olan şaşırabilir. Aklı yerinde olan, aklını kullanan herkes, adresi şaşırmadan bir yeri bulabiliyor. İşte insan da dünyada, aklını iyi kullanmalı, mal, mülk, şan ve şöhret sevgisiyle sarhoş olmamalı, yani ahirete giderken yolunu şaşırmamalıdır.