Sual: Halkın mezhebinin olamayacağını söyleyip, mezhepler üstü hareket eden bir Abduhçu, hak veya bâtıl mezhep demeden, mezheplerdeki kavillerden birini alıp, (Benim tercih ettiğim doğru görüş budur) diyor. Günümüzde müctehid var mıdır? Olsa bile, (Şu mezhebin şu görüşleri doğru, fakat diğer görüşleri yanlıştır) deme yetkisine sahip midir? Yani Abduhçuların yaptığı gibi, dinimizde, mezhepler üstü ictihad yapabilen bir müctehid sınıfı var mı?
CEVAP
Hayır, asla böyle bir müctehid sınıfı yoktur. Müctehid olsa bile, kendi ictihadını bildirir, başka ictihada yanlış diyemez. Fakat günümüzde mutlak müctehid değil, mezhepte müctehid de yoktur. Hadis-i şerifte, (Her asır, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece Kıyamete kadar hep bozulur) buyuruluyor. (Tezkire-i Kurtubî muhtasarı, Hadika)
Bozula bozula hiç müctehid, hattâ hiç Müslüman kalmayacaktır. Kıyamet, kâfirlerin üstüne kopacaktır. Bir tek Müslüman kalsa Kıyamet kopmaz. (Bugün yarın Kıyamet kopabilir) yahut (Şu sene Kıyamet kopacaktır) diyenler de yanlış yoldadır. Bir hadis-i şerif:
(Yeryüzünde Allah diyen Müslüman kaldıkça Kıyamet kopmaz.) [Müslim]
Demek ki Müslümanlar gittikçe azalacak, müctehid zaten kalmayacak. Bu durumu bilen âlimler, (İctihad edecek kimse kalmadı, bu kapı kapandı) buyurmuşlardır. Bu, ictihadın yasak edilmesi demek değildir. Müctehid olmayınca kapı elbette kapanır. Bunun için Yusuf Nebhanî hazretleri, (Bugün müctehidlik taslayanın, aklı veya dini noksandır) buyurmuştur. Mizan-ül-kübra’da, dört mezhep imamından sonra, hiçbir âlimin, mutlak müctehid olduğunu iddia etmediği bildirilmiştir. Müctehid âlimler, Asr-ı saadette, Sahabe-i kiramın zamanında, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn devrinde bulunuyor, sohbet bereketiyle yetişiyordu. Zaman ilerleyip, fikirler bozulup, bid’atler çoğalınca, böyle kıymetli zatların azaldığı, hicri 4. asırdan sonra, bu vasfa malik bir âlimin kalmadığı da, Mizan-ül-kübra, Redd-ül-muhtar ve Hadika’da yazılıdır. Dört mezhepteki fukaha yedi derecedir:
1- Müctehid-i fiş-şer: Mutlak ve müstakil müctehiddir. Dört mezhebin imamları böyledir.
2- Müctehid-i fil-mezhep: Mezhebde mutlak müctehiddir. Müntesib müctehid de denir. İmam-ı Ebu Yusuf, İmam-ı Muhammed gibi. İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani gibi âlimler de böyledir.
3- Müctehid-i fil-mesail: Bunlar meselede müctehiddir, kendi mezhebinin delillerini bilir. Ortaya yeni çıkan meselelerin hükümlerini bulurlar. Tahavi, Kerhi, Halvani, Serahsi, Pezdevi, Kadıhan gibi derin âlimler bu tabakadandır.
4- Eshab-ı tahric: Bunlar müctehid değildir. Mücmel [kısa] sözleri ve mübhem [kapalı] hükümleri açıklarlar. Ebu Bekr Ahmed Razi bu tabakadandır.
5- Eshab-ı tercih: Rivayetlerin sıhhat derecelerini, sahih, evla olanları seçerler. Kuduri ve Hidaye sahibi böyledir.
6- Eshab-ı temyiz: Kuvvetli, zayıf, zahir ve nadir haberleri birbirlerinden ayıran mukallid âlimlerdir. Kenz, Muhtar, İhtiyar, Vikaye kitaplarının sahipleri böyledir. Bunların kitaplarında zayıf rivayet olmaz. (Ümmetimden hak üzere olan âlimler, Kıyamete kadar bulunur) hadis-i şerifinde bildirildiği gibi, bu tabakadaki âlimler kıyamete kadar bulunurlar ve hakkı bâtıldan ayırırlar.
7- Mukallid: Bunlar, öteki tabakalarda bulunan âlimlerin kitaplarından doğru nakil yapabilen âlimlerdir. Bunlar, meşakkat olmadıkça, mezhebe muhalif fetva veremezler. Tahtavi, İbni Âbidin ve Dürr-ül-muhtar sahibi bunlardandır. (Mecmua-i Zühdiyye)
Görüldüğü gibi yedi tabakanın içinde, Abduhçu’nun dediği şekilde, kendini her mezhebin üstünde görerek, mezhepler arasında ictihad yapabilen bir müctehid tabakası yoktur. Bu bir hilkat garibesidir. Böyle söyleyen kimse, Abduh’un mutlak müctehidden de üstün olduğunu söylemiş olur. Tabiî kendisini de aynı kategoriye sokmuş oluyor. Başka bir husus da, dört hak mezhepten başkasını hak kabul etmek de yanlıştır. Bunlar İbni Teymiyye gibilerin görüşlerini de tercih edebiliyorlar. Böylece tam bir mezhepsizlik ortamı meydana çıkarmaya çalışıyorlar.
Abduhçular, her konuda reform yapmaya çalışıyorlar. Mesela, (Fıkıhta iki diyar vardır. Birine, dar-ül-İslam, diğerine de dar-ül-harb denir) diyorlar. Buna rağmen, mezhepler üstü müctehid diye bir şey çıkardıkları gibi, bir de dar-ül-sulh diye bir şey uydurdular. Yarın dar-ül-ittifak, dar-ül-diyalog gibi, kim bilir ne diyarlar çıkaracaklardır.
İbni Âbidin hazretleri, Hanefi mezhebindeki en kıymetli fıkıh kitabı olan kıymetli eserleriyle yedinci tabakada olunca, günümüzün müctehid taslakları hangi tabakaya girebilirler? Buna rağmen kendilerini birinci tabakada, hatta daha üstün görüyorlar.
Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
Bir ibadette, bir konuda, birkaç mezhebi telfik etmek, dört mezhepten çıkmak ve beşinci bir mezhep meydana getirmek olur. Bu iş, karıştırmış olduğu mezheplerin hiçbirine göre sahih olmaz, bâtıl olur. Dini oyuncak yapmış olur. (Hulasat-üt-tahkik)
Görüldüğü gibi, hiçbir tabakada mezhepler arası tercih diye bir şey yoktur.
Mezheplerdeki kolay gelen, aklına uygun gelen hükümleri toplamaya telfik denir. Telfik ise haramdır. (Tahtavi)