Sual: Benim şahsi kanaatime göre eğer insanlara zarar vermiyorsan, etrafındakilerle iyi geçinip kargaşa çıkarmıyorsan, sayılı biri olmaya çalışıyorsan, yalan söylemiyorsan yani kısaca iyi biri olmaya çalışıyorsan örtünmek o kadar önemli değil. Aklıma da bu uygun geliyor. Acaba bu düşüncelerim sizce doğru mu?
CEVAP
Bence sizce diye bir şey olmaz, o zaman insan sayısı kadar din olur. Din ne diyor o önemli. Allah ne diyor o önemli. Eğer akıl ile din olsa, herkese göre din farklı olur. Mesela nataşanın biri gazetelerde şöyle diyordu: (Ben yalan söylemem, hırsızlık etmem, kimseye zararım olmaz, saygılı biriyim, kimseye zarar vermeden az içki içerim, erkeklerin gönlünü yaparım, erkeklerle buluşmama niye karışan oluyor ki?) Eğer ortada din ve Allah’ın hükmü olmasa, nataşa doğru söylüyor. Ama Allah öyle demiyor. Kimseye zararı olmasa da bir damla içki içmek haram diyor. Kimseye zararı olmasa da kadın, saçının telini gösterse haram diyor. Evet kadın saçını göstermekle size göre bir şey olmaz. Nataşaya göre de zina edince bir şey olmaz.
Ölçü başkalarına zararlı olup olmamak da değildir. Ölçü Allah’ın emrine uymakta olur. Besmelesiz kesilen kuzu eti de yenmez. Ha besmeleli kesilmiş, ha besmelesiz demek yanlış olur? Kadın ha başını açmış, ha açmamış ne fark eder denmez. Denirse Allah’ın emrine inanılmamış olur. Ya Allah’a inanılır veya inanılmaz. İnanılırsa Onun dediklerine uymak gerekir. İnanılmazsa, bu daha kötü. Sonsuz ahiret hayatında şiddetli azaplara kim nasıl dayanabilir ki? Bu insanların yoktan yaratılması, hayvanların, çiçeklerin yoktan yaratılması tesadüf müdür? Ya Allah’a inanılacak ya Allah’a inanılacak, başka yol var mıdır?
Kıbleye doğru yatmak caiz mi?
Sual: Bid'at ehli biri, (Yatarken ayakları kıbleye doğru uzatmak gerekir. Böylece insan kalkınca, yüzü kıbleye gelmiş olur. Bunun gibi, ölüleri de, ayakları kıbleye gelecek şeklinde defnetmeli ki, Kıyamet günü dirildiğinde yüzü kıbleye gelsin) dedi. Bu arkadaş bid’at ehli ama bu düşüncesi bana da mantıklı geldi. Böyle hareket edilse, doğru olmaz mı?
CEVAP
Hayır, doğru olmaz. Mazeretsiz ayakları kıbleye doğru uzatmak tahrimen mekruhtur. Cenazelerin de, ayakları değil, yüzü kıbleye gelecek şekilde, sağ yan üzerine defnedileceği din kitaplarında bildirilmiştir. Mantıkla, akılla dînî hüküm konmaz.
Size, bid’at ehlinin söylediği mantıklı gelir. Bir başkasına da, başka bir şey mantıklı gelebilir. O zaman da, insan sayısı kadar din kuralı ortaya çıkar. Mesela biri de çıkar, ölüler için derin çukur açıp, yüzü kıbleye gelecek şekilde dikine defnetmek daha uygundur der. Hem böylece, yüzü devamlı kıbleye karşı olur diyebilir. Bunun için Hazret-i Ali, (Din, nakle dayanır. Akılla, mantıkla olsaydı, mestin üstünü değil, altını mesh ederdim. Hâlbuki Resulullah’tan gördüm, o, mestlerin üstünü mesh ederdi) buyurmuştur. Demek ki, herkesin aklı ve mantığı, dinde ölçü olmuyor. Din kitaplarının yazdığına uymak gerekir.
Peşin namaz kılmak
Sual: Bir arkadaş, sabah vaktim oluyor diye, o günkü öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılıyormuş. Ben kaza kıldıktan sonra, bu arkadaşa sordum. (Vakti gelmeden kılınan namazlar sahih olmaz) dedim. O da, (Sen veresiye kılıyorsun kabul oluyor da, ben peşin peşin ödesem niye kabul olmasın ki?) dedi. Peşin kılınan namaz sahih olmaz, değil mi?
CEVAP
Elbette sahih olmaz. Vakit, namazın farzlarındandır. Vakit girmedikçe namaz farz olmaz. Farz olmadan kılınırsa nafile olur. Din nasıl emretmişse öyle yapılır. Akılla dinî hükümler konmaz. Bir kimsenin yengesi dinen yabancı kadındır, yani namahremdir, fakat yengesinin kızları ona mahremdir. Anası niye yabancı da, kızları değil diye sorulmaz. Din öyle bildirmiştir. Aklımıza değil, dinimize tâbi olmamız gerekir.
Namazı boykot
Sual: Bir arkadaşa, niçin namaz kılmadığını sordum. (Hazret-i Ali camide namaz kılarken öldürüldüğü için, biz camiyi de, namazı da boykot ettik) dedi. Bu boykotta bir mantık var mıdır?
CEVAP
Hazret-i Ali, evinde su içerken şehit edilseydi, eve girmeyecek ve su içmeyecek miydik? Nitekim mübarek oğlu Hazret-i Hasan evinde yemek yiyip su içerken, yemeğine zehir konarak şehit edilmiştir. Burada evin, yemeğin ve suyun suçu nedir? Ev, yemek ve su boykot edilir mi? Camiyi ve namazı boykot etmenin bundan farkı nedir?
Kur'an-ı kerimde namaz, bütün Müslümanlara emredildiği için Hazret-i Ali de, çocukları da namaz kılmıştır. Ehl-i beytten ve 12 imamdan, hiç namazı boykot eden olmadığı gibi, Hazret-i Fatma’nın soyundan gelen seyyidlerden ve şeriflerden, namazı boykot eden de olmamıştır. Boykot edilmesi gerekseydi, önce kendi çocukları ve torunları boykot ederdi. Hazret-i Ali'yi sevenin, onun sevdiği camiyi, namazı, orucu ve dinimizin diğer emirlerini sevmesi lazımdır. Seven insan, sevdiğinin yolunda gider. Hazret-i Ali'nin severek yaptığı şeyleri yapmamak, onu sevmek midir, yoksa ona düşmanlık mıdır?
İbadet yerine para
Sual: (Namaz, oruç gibi bazı ibadetleri yapmayıp yerine fakire para verilmesi, mesela kurban kesmeyip yerine depremzedelere yardım yapılması daha uygun olur) diyenler çıkıyor. Parası olanlar ibadet etmeyip parayla işini yürütürse, fakirin hâli ne olacak?
CEVAP
İbadet yerine para vermek, dini içten yıkmak isteyen reformcuların dînî yıkma planlarından biridir. Herkes fakirlere istediği kadar yardım yapabilir, o ayrıdır. Ama bin koçun parası, bir fakire verilse, vacib bir kurbanın sevabına kavuşulamaz; vacib terk edildiği için günah da olur. Üstelik dinimizin emrini beğenmeyip değiştirildiği için suçlu duruma da düşülür. Aklımıza uygun gelse de, gelmese de, dinimizin emrine uymamız şarttır.
Akıl ölçü olmaz
Sual: Seferilikte sıkıntı olduğu için, dört rekâtlı namazlar iki rekât kılınıyor. Peki, seferde çok rahat olsak yine namazları kısaltmamız gerekir mi?
CEVAP
Elbette kısaltmak gerekir. Seferde, babasının evinde, hattâ kendi evinde olsa bile, yine namazlarını kısaltması gerekir. Tersine, mukim olduğu yerde, çok sıkıntılı olsa, su bulması, abdest alması zor olsa da, yine namazlarını kısaltamaz. Namazı kısaltmak için sıkıntılı olmak değil, seferi olmak şarttır.
Bunun gibi, 70 yaşındaki kadının kocası ölse veya kocasından boşansa, yeniden evlenebilmesi için iddet beklemesi gerekir. Aklı ölçü alarak, (70 yaşındaki kadın hâmile olamaz, iddet beklemesi gerekmez) demek yanlış olur.
Yine bunun gibi, ihramdan çıkmadan önce, başın en az dörtte birini veya en az üç santimetre kadar saçını, kendisinin veya başkasının tıraş etmesi vacibdir. Peki o kişinin saçı yoksa, kel ise ne olacak? Akıl ölçü alınıp, bu hüküm yok sayılamaz. Başında saç olmayanın veya başı yara olanın da, usturayı, değdirmeden baştan geçirmesi vacib olur.
Demek ki ibadetleri, kendi aklımıza göre yorumlayıp değiştiremeyiz. Dinimiz ne emrediyorsa onu aynen uygulamalıyız.