Sual: Bir arkadaş, "Ben tarihselliğe inanırım. Bana göre, Kur’anın dörtte biri Arap örf ve âdetlerinden ibarettir. Bunlara ilahi hüküm diye bakılamaz. Miras hükmü de bunlardan biridir. İnanmadığım bir şeyi ben karıma, kızıma nasıl anlatabilirim" dedi. Bu dini değiştirmek değil midir? İslamiyet kıyamete kadar geçerli değil midir? Hâşâ Allahü teâlâ yanlış şeyler mi bildirdi?
CEVAP
O kişinin, ya aklından, ya dininden zoru var. Akıl hastası değilse misyonerdir. Tarihsellik diye İslamiyet’i yıkmaya çalışanlar çıksa da, bu dine inanan ve onu yaşayan halis Müslümanların olacağını Peygamber efendimiz bildirmektedir. Dini yıkmaya önce hadislerden başladılar, işlerine gelmeyen hadislerin kimine uydurma, kimine zayıf dediler. Şimdi de, Kur’andaki âyetler o zaman içindi, şimdi geçersizdir demeye başladılar. Hatta, (O zamanki Yahudi ve Hristiyanlar kâfir idi, şimdikiler değildir. O zaman Müslüman olmak için La ilahe illallah Muhammedün Resulullah demek şart idi, şimdi sadece La ilahe illallah diyen Müslümandır. Böyle inanana İsevi Müslüman denir) dediler. Bunlar, İslamiyet’i içten yıkmak için hazırlanmış oyunlardır.
O kişi, karısına, kızına miras hükmünü anlatamasa da, anlatanlar çıkar. Anlatan çıkmasa bile, Kur’anda bir hüküm varsa, buna inanmak şarttır. İnanmayan, bu hükümler o devre aitti diyen nasıl Müslüman olur? Böyle düşünmek, Allah’a ve Onun kudretine inanmamanın başka şeklidir. Hâşâ Allah, geleceği bilmez mi? Yirminci asrı, otuzuncu asrı bilemez mi? Bu miras hukuku, Arap toplumu içindir, yirminci asırda, miras şöyle olacaktır demekten aciz mi? Kur’an-ı kerime, dolayısıyla Allahü teâlâya nasıl böyle dil uzatılabiliyor? Hâşâ Allah, Arap toplumu için yanlış hükümler mi bildirdi? Arap toplumu, tefecilikle, faizcilikle uğraşıyor, içki içiyor, putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerken, bunları yasaklamadı mı? Allah kimden korkacak da, doğru hükmü bildirmeyecektir?
Faideli Bilgiler kitabında deniyor ki:
(İslamiyet'te kadın, mirastan hiçbir şey almaya muhtaç bırakılmamıştır. Onun bütün ihtiyaçlarını, kocası, babası, erkek kardeş ve amca gibi mahrem yakınları, çalışıp, kazanıp, ona vermeye mecbur tutulmuştur. Erkeklerin, bu güç vazifelerinden dolayı, mirasın hepsini almaları lazım gelirken, İslamiyet kadınlara, erkeğe verilenin yarısını da onlara vermektedir. Erkek, kadına bakmaya mecbur, kadının ise, kendine bile bakması lazım olmadığı halde, İslamiyet kadını kayırmakta, ona ayrıca miras da vermektedir. [Hiç bir yakını yoksa, kadının ihtiyaçlarını Beytülmal karşılar.] İslamiyet'te kadınların çok kıymetli oldukları, buradan da anlaşılmaktadır.)
Böyle bir fitne ortamında, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına sarılmaktan başka çare yoktur. Mızraklı ilmihal’i bile okuyup amel eden kimse, imanını kurtarabilir. Başka kitaplara bile ihtiyaç kalmaz. Mızraklı ilmihal, Cennet yolu ilmihali adı ile İslam Ahlakı kitabının içinde bulunmaktadır. İslam Ahlakı kitabını okuyan, dinini bid’at ve hurafelerden koruyabilir.
O arkadaş, Kur’an-ı kerimdeki âyetler için, (Bunlara ilahi hüküm diye bakılamaz) diyor. (Kur’anda bildirilen namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler de, o zamanki insanlar içindi, bugünkü modern insanın bunlara ihtiyacı yok) diyen tarihselciler de vardır.
Böyle bir ortamda, medyada konuşanlara, şahsi sözlerini din gibi anlatanlara uymayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına yapışarak din gemisini kurtarana kaptan denir. Ne mutlu onlara.