Sual: Namaz, hangi özürle kazaya bırakılabilir ve kazası olan nafile kılabilir mi?
CEVAP
Bir namaz, cem edilerek kılınma imkanı da yoksa, ancak şu özürlerle kazaya bırakılabilir:
Savaşta, düşman karşısında oturarak ve kıbleden başka tarafa dönerek bile namaz kılamazsa, seferde olduğu esnada; sel, yırtıcı hayvan, eşkıya, anarşist gibi bir tehlike varsa, namazı oturarak veya hayvan üzerinde îmâ ile de kılmak mümkün değilse, annenin veya çocuğunun telef olacağı zaman ebenin ve acil ameliyatlarda doktorun müdahalesi esnasında kazaya bırakmak ve uyku, unutmak gibi bir özürle namazı fevt etmek [kaçırmak] günah olmaz. (Dürr-ül Muhtar)
Böyle bir özür olmadan namazı kazaya bırakmak haramdır, büyük günahtır.
Bütün fıkıh kitaplarında, faite, yani kaçırılmış namaz deniyor. Çünkü, bir müslüman namazlarını terk etmez. Ancak yukarıda bildirilen bir özür ile kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan namaz sayısı az olur. Bugün terkedilmiş namaz sayısı çoktur. Bir özür ile kaçırılmış namaz ile özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir. Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle fevt ederek kazaya bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını, sünnetleri ve diğer nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz. Uyumak, unutmak gibi bir özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan] namazların hükmü şöyledir:
Fevt olan namazları kaza etmek, nafile kılmaktan iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini ve hadis-i şerifte övülen Duha, Tesbih, Tehıyyet-ül-mescid gibi belli namazları kılmak böyle değildir. Vaktin sünnetleri ile bu nafileleri kılmak kaza kılmaktan evladır. (Redd-ül Muhtar, Halebi, Hindiyye)
Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz, çünkü o vakit içinde farzdan başka, [nafile olsun, kaza olsun] herhangi bir namaz kılınınca, sünnet de yerine getirilmiş olur) buyurdu. [Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s.36]
Beş vakit namazın sünneti demek, Resulullahın kıldığı namaz demektir. Bu namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. (Sünnet kılmaya) diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan her namaz, sünnet ismi verilen namaz olur. (Redd-ül muhtar, Uyun-ül besair, Halebi)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kaza namazı olanın, nâfile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül-fâhire]
(En üstün cihad, farzları edadır.) [Taberani]
(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftâh-ün-necât]
(Hak teâlâ, “Farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz” buyurdu.) [Buharî]
(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, nâfile namazlarını kabul etmez.) [Fütuh-ul-gayb] Hanefi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî, (Bu hadis, farz borcu olanın, sünnetlerinin de kabul olmayacağını göstermektedir) buyuruyor.
Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de buyuruyor ki: Farz borcu varken, sünnetle meşgul olmak ahmaklıktır. Çünkü sünnetleri kabul olmaz. Kaza borcu olanın sünnet kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer. Farzlar sermayesi, nâfileler ise kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m. 48)
Hamza Efendi'nin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkarken iki rekât namaz kılmalıdır! Kaza namazı olan kaza kılmalı. Çünkü kaza borcu varken, nâfile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6) Kitaplara uyup ahmaklıktan sakınmalıdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Farzın yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir.) [m.29, 260]
Dört mezhebin fıkıh bilgilerini iyi bilen Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Yıllarca kaza borcu olan, sünnetleri kılarken, kaza namazına niyet ederek kılmalıdır. Böyle niyet ederek kılmak, dört mezhepte de lazımdır.)
Allahü teâlâ, (Bana farzla yaklaşılır), Resulü de (Kaza borcu olanın nafilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler de, (Kazası olanın, sünnet ve nafile kılması ahmaklıktır), (Sünnetler farzın yanında denizde damla değildir) derken, bir özürle kaçırılan namazla kasten kılınmayan namazı aynı zanneden cahiller, Allahü teâlânın emri olan farzı bıraktırıp, Duha, Tehıyyet-ül-mescid, Tesbih, Teheccüd namazı gibi nafileleri kıldırmaya çalışıyorlar. Bir kimse, ömründe bu nafileleri hiç kılmasa, ahirette ceza verilmez. Fakat bir farzı terk etmenin cezası çok büyüktür.
Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkün iken, terk etmek, yedi yüz büyük günaha bedeldir. (Câmi’-ül-fetâva)
Bu fetva da gösteriyor ki: Nafilelerle milleti meşgul edip farzları tehir ettirenler veya farzları kıldırmayanlar büyük vebal altındadır.
Sual: Sabah namazını vaktinde kılamayıp kaçıran, kazasını öğleden sonraya bıraksa, günaha girer mi?
CEVAP
Evet girer. Geciktirme günahı da çok büyüktür.
Unutmak özürdür
Sual: Çok defa unutup veya uyuyakalıp namazı kazaya bırakıyorum. Unutmak özür olur mu?
CEVAP
Unutmak ve uyuyakalmak özürdür; ama bu sık oluyorsa, tedbir alınmadığı için günah olur. Birkaç örnek verelim:
1- Gece çok geç yatılıyorsa, üstelik saat kurulmuyor veya başka tedbir alınmıyorsa, namazın kazaya kalması normal değildir.
2- Bir kimse işyerinden çıkarken, namaz vakti girmiş olsa, eve gidince kılarım diye düşünse, genellikle de eve vaktinde varamıyorsa, namaz yoldayken kazaya kalıyorsa veya vaktinde eve geldiği halde, iş yerinde kıldığı için evde kılmayı unutuyorsa, nasıl olsa unutmak özür diyerek, namazın kazaya kalmasına önem vermiyorsa, yaptıklarından mazur olmaz.
3- Abdest alırken, sünnete uymak için kıbleye dönen kimse, devamlı olarak unutup ayaklarını kıbleye doğru uzatıyorsa, ayaklarını kıbleye uzatmamak için kıbleye doğru abdest almamalı; çünkü mekruh işlememek için sünnet terk edilir. Yani, imkân varsa, arkası kıbleye gelse de, ayaklarını kıbleye uzatmamak için, abdesti kıbleye dönerek almaması gerekir.
Borçlunun et yemesi gibi mi?
Sual: Bir zamane hocası, (Kaza borcu olanın, nâfile kılmaması, kasaba borcu olanın et yememesi gibi yanlıştır. Borcu olan da et yer, kazası olan da nâfile kılar) diyor. Bu yanlış değil midir?
CEVAP
Bu uygunsuz söz, hadis-i şeriflere ve fıkhî hükümlere zıttır. Nâfileyi et gibi en kıymetli gıdaya benzetmek, farzı küçümsemek olur ki, çok tehlikelidir. Çünkü namazı fevt etmekle, terk etmek ayrıdır. Fevt, bir mazeretle namazı kaçırmaktır ve günah da değildir. Fevt edilen namazlara faite denir. Mesela uyuyarak veya unutarak namazını kaçırmak böyledir. Terk ise, kasten kılmamaktır, büyük günahtır. İkisini aynı sanmak cehalettir. Câmi’-ül-fetâva’da, (Düşman karşısında, bir farz namazı kasten terk etmek, 700 büyük günaha bedeldir) buyuruluyor.
Namazı vaktinde kılmaya mâni özürler
Sual: Dinimizde, namazı vaktinde kılmaya mani olan özürler var mıdır, varsa bunlar nelerdir?
Cevap: Farz ve vacib olan bir namazı kazaya bırakabilmek için, iki özür vardır: Biri, düşman karşısında olmaktır. İkincisi, seferde olan kimsenin hırsızdan, yırtıcı hayvandan, selden, fırtınadan korkmasıdır. Bunlar, oturarak ve herhangi bir tarafa dönerek veya hayvan üzerinde ima ile de kılamadığı zaman, namazı kazaya bırakabilir. Bu iki sebeple, uyku ve unutmak sebebi ile namazı vaktinde kılamamak günah olmaz. Dürr-ül-muhtârda; kış aylarında, yatsıyı vaktinin üçte birine kadar geciktirmenin müstehab olduğu bildirildikten sonra;
“Vakit girdikten sonra uyuyup namazı kaçırmak, haram olmaz ise de tahrimen mekruhtur. Birisine tembih ederek veya saatin zilini kurup çalması ile uyanmayı temin edince ve vakit girmeden evvel uyumak mekruh olmaz” denmektedir.
Haram olan üç vakitten başka, boş vakitlerde kılmak şartı ile, fevt olan, kazaya kalan namazı, çoluk çocuğunun rızkını kazanacak kadar geciktirmek caiz olur. Daha fazla geciktirilirse, günaha girmeye başlar. Nitekim, Resûlullah efendimiz, Hendek muharebesinin şiddetinden kılamadıkları dört namazı, hemen o gece, Eshâb-ı kiram yaralı ve çok yorgun oldukları halde, cemaatle kıldı.
Sual: Boğulmakta olan birini kurtarmak için, namazı, vaktinden sonraya yani kazaya bırakmak caiz olur mu?
Cevap: Bu konuda Kara Çelebizâdenin Eşbâh şerhinde;
“Boğulmak üzere olanı ve benzerlerini kurtarmak için namazı vaktinden sonra kılmak sahihtir” deniyor. Fakat, özür bitince, hemen kaza etmesi farz olur.
Sual: Namaz vaktinde uyku bastırsa, biraz uyuyup sonra kalkar namazı kılarım diyerek uyumanın mahzuru olur mu?
Cevap: Bu konuda fıkıh kitaplarında deniyor ki:
“Vakit girdikten sonra uyuyup namazı kaçırmak, haram olmaz ise de tahrimen mekruhtur. Birisine tembih ederek veya saati kurarak uyanmayı temin edince ve vakit girmeden evvel uyumak mekruh olmaz.”