Kişide mevcut şuurluluk durumunun, başka bir şahıs tarafından, çeşitli etkileme yollarıyla değiştirilmesi sonucunda ortaya çıkan özel uyku hâline hipnotizma ve hipnotizm deniyor. Daha yaygın olarak hipnoz da denilmektedir.
Hipnoz olayını tek başına açıklayabilecek bir teori henüz yoktur. Teorilerden biri, hipnozun bir çeşit uyku olduğudur. Rus fizyolog İvan Pavlov, hipnozu, uykuya geçmeden az önce ortaya çıkan, reflekslerin halen mevcut olduğu bir geçiş durumu olarak tarif etmiştir.
Hipnotizmada tam bir uyuma durumu söz konusu değildir. Uyutulan kişi sorulanlara cevap verebilir, telkin edilen bazı istekleri yerine getirebilir. Hipnoz, uyuyanın, uyutanın tamamen iradesi altına girmesidir. İki taraflı istek ile bu durum meydana getirilebilir.
Tedavide hipnoz
Avusturyalı Dr. Anton Mesmer, hastalarının üzerinden mıknatıslar geçirerek, bu kişilerde ilgi çekici durumlar ortaya çıktığını gözlemişti. Mesmer’in uyguladığı bu tedavi sırasında bir çeşit uyku, şuur değişmesi durumu ortaya çıkıyordu. Fransız Bilim Akademisi, Mesmer’in tedavisinin işlerliğini gördü; ancak onun dayandığı teorik temelleri reddetti. Fransız Dr. Bernheim, hipnoz sırasında yapılan telkinin önemini ortaya koydu. İngiliz ve Amerikan Tıp Cemiyeti tıbbi tedavide hipnozun yerini kabul ettiler. Pensylvania Tıp Fakültesi öğretim üyesi Frank Marlowe; “Hipnoz, belli bir noktada toplanmış yoğun bir konsantrasyondur” diyor ve ameliyatlarda narkoz kullanmayıp hipnozdan faydalanıyor.
Trans hâlinin (uyku ile uyanıklık arasındaki durumun) sağlanabilmesi için çeşitli metotlar vardır. Bunlardan en bilineni “gözlerin karşılıklı tespit edilmesi”dir. Hipnozcunun gözüne gözlerini diken şahısa, göz kapaklarının gittikçe ağırlaştığı ve rahatlayarak uykuya geçtiği telkin edilir. Gözün sabit olarak bakacağı herhangi bir nesne de aynı işi görmektedir. Bir başka metot da hipnotize edilene, elinde çeşitli hisler duyduğu ve elinin giderek havada yükseldiği telkin edilir. Şurası iyice bilinmelidir ki, hipnoz işi, hipnotize edilenin isteği dışında çok nadir istisnalar haricinde yapılamaz ve kişi direnirse, onu uyutmak imkansız olabilir.
Hipnoz hâlinin en önemli özelliği, kişide ortaya çıkardığı telkine açık durumdur. Kişi hipnozcu tarafından ortaya konulan fikirleri kabul edebilir.
Hipnozda uyku
Hipnozla trans hâline geçirilen kişide ortaya çıkan yarı uyku durumu, “hafif”, “orta” ve “derin” hipnoz olarak nitelenir. Hafif trans denilen durumda, gözler kapalıdır, solunum yavaşlamıştır, kişi ancak basit telkinleri, hipnozdan sonra yerine getirebilir. Orta trans hâlinde, kısmi unutkanlık hasıl olur; telkin yoluyla bazı halüsinasyonlar ortaya çıkarılabilir. Derin transta genel unutkanlık ortaya çıkar. Kişi gözleri açık olduğu halde bile, telkin edilenleri yapar. Bu şekilde, kişinin belli bir vücut kısmında, telkinle, hissizlik meydana getirilerek, cerrahi girişimler de yapılabilir.
Uyutulan, uyandırılmayıp trans halde sürekli olarak kalmaz. Çünkü hipnoz işlemi karşılıklı anlaşma ve iletişim sayesinde olur. Bir tarafın işi bırakması veya istememesi ile hipnoz biter.
Hipnoz; dişçilik, doğum, cerrahi dallarında hissizlik sağlamak üzere kullanılabilir. Psikologlar, hastalarına geçmişte olmuş, hatırlamak istemedikleri veya şuuraltına attıkları olayları söyletmek için hipnozdan yararlanırlar. Hipnoz bundan başka çok sigara içme, oburluk, tırnak yeme gibi istenmeyen alışkanlıkları önlemede de kullanılır.
“Otohipnoz” şahsın kendi kendine telkin ile trans hâle geçmesidir. Çeşitli işler bu yolla kendi kendine telkin edilebilir. Gece yatarken otohipnoz ile trans hâline geçen ve kendine, sabah saat beşe kadar uyuyup, o vakitte uyanmasını telkin eden kişi, âdeta kurulmuş bir saat gibi beşte uyanır.