Bir âlime talebeleri sorarlar:
Efendim, bir insan fâsık olsa, üzerinde çok kul hakkı olsa, çok haram yemiş olsa, bunları değil de, bir müstehabı ısrarla sorsa ne yapılır, bunun hâli neye benzer?
Evliya zat buyurur ki:
Elbette sualine cevap verilir. Sorması, öğrenmeye çalışması iman alametidir. Müslüman günah işlemekle dinden çıkmaz, günahı kabul etmemekle dinden çıkar. Bu suali sorduğu zaman değil de, yani o anda neyi öğrenmek istiyorsa ona cevap vermeli, şu hâline bak, neyi soruyorsun dememeli, başka bir zaman ona dinin emir ve yasaklarını tatlı dil ile tebliğ etmeli.
O andaki hâli, köpeklerin hâline benzer. Köpek, önüne bir pislik gelse, hatta tuvalete girse, doyuncaya kadar yer, her tarafı pislik içinde kalır. Çişini yaparken de idrar üzerine sıçramasın diye ayağını kaldırır.
Ancak bu misali sizin için verdim. Kendinizi bir şey zannedip, insanları hakir görün diye vermedim. Kendini uyuz köpekten üstün gören Allahü teâlâya kavuşamaz. Haramların, kötülüklerin birini bile terk etmek iyidir. Ötekilerin terk edilmesine sebep olabilir. İyilikler de bunun gibidir, hiçbirini küçük görmemeli, Allahü teâlânın hoşuna gider, her iyiliği ihsan edebilir. Bir müslümanı eksik ve kusurlarından değil, iyiliklerinden tutup, kurtarmaya çalışmalı.