Sual: Reformcu Musa Beykiyef; “Bugün medreselerde okuyanların çoğu oradaki ilimlerin ilk basamağında kalmıştır. Tembel, cahil ve mutaassıptırlar. Bundan da maksatları, Müslümanları sömürmektir. Bu hocalar, fikren ve ahlaken cahil oldukları hâlde, din âlimi kılığındadırlar. Şimdi medreselerde İslâmiyetten bir şey kalmadı. Din, edeb ve Kur'ân öğretmek için yapılmış olan minberlerin, Müslümanları aldatmaktan başka vazifeleri kalmadı” diyor. Bu sözlerin gerçeklik payı var mıdır?
Cevap: Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi. Şimdi ise, programlarının başında dini kökünden yok etmek yazılı bulunan komünist Rusya’da, bu koca reformcunun gözüne batan o medreselerden, o camilerden hiçbiri kalmadı. Dinde reformcuların, her bakımdan gerici dedikleri din adamları halkı soymakta da, onlardan geridedirler. Hayatları kanaat üzere geçtiğinden, halktan istifadeleri azdır.
Birinci Cihan Harbinin, dört sene içinde, köylerde cenaze yıkayacak hoca bırakmadığı görülünce, cahil dedikleri hocaların bile lüzumsuz ve faydasız olmadığı anlaşıldı. Sultan Vahîdeddîn hân zamanında İstanbul’daki medreselere, liselerde okunan derslerden birçoğu konulduğu hâlde, ihtiyacı eskisi kadar da karşılayacak din adamı yetişmediği görülmüştü. Vaktiyle Molla Fenârîler, Molla Hüsrevler, Ebûssu'ûdlar, İbni Kemâller, Gelenbevîler yetiştirmiş olan bu ilim yuvaları maalesef yok edilmişti. Masonlar, medreseleri parasız, ilimsiz bırakmakla kalmayıp, talebe ismi yerine softa adını yaymışlardı. Bu kadar bozgunculuk, bu kadar bakımsızlık içinde medreselerden yine din düşmanlarını az çok susturacak ilim adamı yetişmesi şaşılacak şeydir. Bunu da mesleğin yüksekliğindeki feyiz ve berekete bağlamak lazım gelir.
Medreselerden yetişen din adamları, resmî dillerle kendilerine yapılan hakarete dayanamayarak, haysiyet ve şereflerini korumak için, başka iş sahalarına sarılmışlardır. Bir kısmı da, hakaretlere aldırmamış, dinî ve millî ananelerine sarılarak bir nefis mücahedesi içinde yaşamışlardır. Müşterisiz kalan mal hâline getirilen ve ilimden, fenden mahrum bırakılan medreselerde ilim adamı olamayacağı açıkça meydandadır.