Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
(Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti, o kulun mâlâyâni ile uğraşmasıdır) hadis-i şerifinde bildirilen mâlâyâni, kişinin dinine ve dünyasına yaramayan boş işler demektir. Cenab-ı Hakk’ın bir kulunu sevdiğinin alameti ise, o kuluna İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi, Peygamber efendimizin vârisi olan sevdiği bir kulunu tanıtmasıdır. Allah'ın rızasının, dolayısıyla âhirette kurtulmanın ilk şartı, Onun sevdiği kullarının rızasını kazanmaktır. Bunların rızası kazanılınca, onların hocalarının da rızası kazanılır. Böylece Resulullah efendimizin de, Allahü teâlânın da rızası kazanılır. Büyüklerin rızasının hangi işte olduğu, zamana, şartlara ve şahsa göre değişir. Bu zamanda en önemli iş, dinimizi önce kendimiz doğru olarak öğrenmek, sonra da bunu anlatan doğru kitapları yaymaktır.
Her şey büyüklerin kitaplarında yazılıdır. Bu kitapları okumayı en büyük nimet bilmeli. Yazılanları elden geldiği kadar yapmaya çalışmalı. İnsan, her an bir şeye karar verir. Verdiği karar nefsinin arzusuna uygunsa, bu karar, onu Cehenneme götürür. Allahü teâlânın rızasına uygun karar verirse, bu da onu Cennete götürür.
Her şeyden önce haramları terk etmeli, kibirlenmemeli, gıybet etmemeli, Allah'ın kullarına merhamet etmeli, onlara ikram etmeli, iktisada riayet etmeli, israf etmemeli, fakat hizmette ve ikramda cömert olmalı, bugünün işini yarına bırakmamalı. Büyük zatlar buyuruyor ki:
(Çocuklarınıza itikad ve amel bilgilerini, Kur’an-ı kerim okumayı öğretin! Eshab-ı kiramın, mezhep imamlarının, Evliya-yı kiramın ve Osmanlıların sevgisini onların kalblerine yerleştirin! İslâmiyet’i yaymaya çalışmanın peygamberlerin vazifesi olduğunu, bu hizmetle şereflenmenin dünyada pek az insana nasip olduğunu bilip hizmet yaparken nazlanmasınlar. Bu hizmetin kendilerine verilmesini bir nimet bilsinler.)
Bu hizmetlerin kıymetini anlamaya ve anlatmaya bizim gücümüz yetmez. Bu hizmetleri severek yapmak, Cenab-ı Hakk'ın fazlı ve ihsanıdır. O, bunu sevdiklerine verir. Bu büyük nimet için, Ona ne kadar şükretsek azdır.