Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan, önderlik eden] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur. İyi bir çığır açana, onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevab yazılır. Kötü bir çığır açana da, onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah yazılır) buyuruyor.
Hasta yatan evliya bir zata, bir talebesi, (Efendim, buraya kim bilir ne kadar çok sevab yağıyor) der. Hocası, (Nereden biliyorsun?) diye sorar. Talebesi, (Efendim, bu kadar Müslümanlar, hem imanlarını, hem ibadetlerini sizin eserlerinize borçlu. Yapılan bu hizmetlerden hâsıl olan sevabların bir misli size geliyor. Bunda zerre kadar şüphemiz yok) der. Hocası, (Evet bu yazılan kitaplar, raflarda kalmıyor, kardeşlerimiz dağıtıyor. Bu sevablar yalnız bize gelmiyor, hizmet eden kardeşlerimiz de bu sevaba ortak oluyorlar) buyurur.
Ehl-i sünnet âlimlerinin en çok sevdikleri şey, nakli esas alarak hazırladıkları kitaplarının okunması ve dağıtılması suretiyle, İslamiyet’in yayılmasıdır. Bu büyüklerin hayatının özeti üç maddede toplanır:
1- İlim öğrenmek: Bu kıymetli kitaplarda yazılı olanlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözleridir, nasihatleridir. Bunları okuyan hakkı bâtıldan ayırır, asla doğru yoldan sapmaz.
2- Başkalarına öğretmek: Bu kitapları her tarafa yaymalı. Bir gün Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâ, benim halifelerime rahmet etsin) buyurdu. (Ya Resulallah, sizin halifeleriniz kimlerdir?) diye sorulunca, (Dinimi yayanlardır) buyurdu. Her zaman, her yerde bu hizmete koşmalı. Kıymetli kitapları yaymayan ve hizmetlere yardımcı olmayan, talebe olamaz. Bu ikisini yapanı alnından öperler, çünkü bu peygamberlik vazifesidir. Bu vazifeyi yapana Peygamber efendimiz şefaat edecektir.
3- Birbirimizi sevmek: Tarih boyunca milletler, cemiyetler, devletler hep içeriden yıkılmıştır. Fitne içeriden olur. Arkadaşını üzecek, fitneye sebep olacak bir söz söyleyene sus diyen, yüz şehit sevabı alır. (Allah’tan kork, arkadaşının bu kadar iyiliklerini görmeyip bir hatasını söylüyorsun, ayıptır) diyerek onu susturmalı. Mümin, müminin arkasından dua eder, münafık gıybet eder.