Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimlerinden faydalanmanın, onların yolunda yapılan hizmetlerde başarılı olmanın birçok şartları var. En önemli üç şart şöyledir:
1- Sıfır seviyede alçak gönüllü olmak. Deniz seviyesi gibi, rakım sıfır. Çünkü bütün nehirler oraya akıyor. Su, bir metre de olsa, yüksekte durmaz. O büyüklerin huzuruna, zerre kadar kibirle veya ucubla, yani kendini ve işini beğenmekle gelen mahrum gider.
2- Pazarlıksız, farklı düşünmeyen, temiz, iyi niyetli bir kalb.
3- Tam teslimiyet. Allahü teâlânın yardımına, büyüklerin duasına değil de, kendi gücüne, kendi ilmine güvenen başarılı olamaz. Bu yüzden hizmete gidenlerin, kendilerini aradan çekmeleri gerekir. Sadece niçin gönderildiklerini bilmeleri yeter.
Hayber’de çok zalim, iri yarı kâfirin biri, Müslümanlara zarar veriyormuş. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kirama, (O zalimin kellesini bana kim getirir?) buyurur. Onların içinde, en zayıf, en narin yapılı biri herkesten önce atılıp, (Ya Resulallah, bu işe ben talibim) der. (Öyleyse, git getir!) buyurur. O da, (Peki yâ Resulallah) der ve çıkar.
Beklerler, gelmez. Bir gün yok, iki gün yok. Resulullah efendimiz, (Nerede o mübarek zat?) diye sorar. Eshab-ı kiram, (Yâ Resulallah, ne yiyor, ne içiyor, ne uyuyor, evde hep ağlıyor. “Ben bunu nasıl beceririm, o adam devin biri. Endişem ölmem değil, bin tane canım feda olsun, ama Peygamber efendimiz üzülecek, karşı taraf sevinecek, buna niye ben sebep olayım” diye çok üzüntü içinde) derler. Peygamber efendimiz, (Gidin çağırın, gelsin!) buyurur. Çağırırlar, gelince ona, (Hani nerede baş?) buyurur. O zat der ki:
— Anam babam sana feda olsun ya Resulallah. O gün ben gayri ihtiyari öyle söyledim. Ben onu öldürmek bir yana, kesik başını bile taşıyamam. Sizi üzmemek için gidemedim.
— Peki, sen o izni alıp, oraya gönderildikten sonra, hâlâ kendini aradan niye çekmedin? Senin işin vazifeyi alana kadar, sonrası bize aittir. Sen kendiliğinden gitseydin öyle düşünebilirdin, ama seni görevlendiren biziz. Biz gönderdikten sonra, sen başarıyı kendinden mi bilecektin? Hemen git, başı al da gel!
O ağlayan, mahcubiyetinden evden çıkmayan, en narin yapılı sahabi, (Peki yâ Resulallah) der. Kendini aradan çekip dev adamın yanına gider. Emirle geldiği ve söz dinlediği için devin işini halleder. Başını taşıyamadığı için, ipe takıp sürüye sürüye getirir.
Demek ki bütün mesele, kendini aradan çekip, bu büyüklere tâbi olmak, gerisine karışmamaktır.