Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsanların en kötüsü, din kisvesi
altında dünya menfaati sağlayandır.
Kalbinde Allah korkusu çok az olan,
dünya sevgisi bulunan, haramlardan sakınmayan, âlim olduğunu söylerse şaşılır. İlmiyle amel etmeyene âlim denmez.
Kul, muhabbet makamına, Allahü
teâlânın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmakla kavuşur.
Amellerin
en üstünü; doğru amel işlemek, sünnet üzere hizmete devam
etmektir.
Kalbin Allahü teâlâdan başkasına meyletmesi, Allahü teâlânın
azabını çabuklaştırır.
Yaptığı amellerin, kendisini Cehennem azabından
kurtarıp, Allahü teâlânın rızasına kavuşturacağını zanneden kimse, büyük hata
etmiştir. Allahü teâlânın fadlı ve ihsanıyla kurtulabileceğini düşünen kimseyi,
Allahü teâlâ rıza makamlarının en sonuna ulaştırır.
Tevhidin esası üç
şeydir:
1- Allahü teâlâyı Rab olarak tanımak,
2- Onu bir
olarak ikrar etmek,
3- Ona hiç bir şeyi ortak
koşmamak.
İtikadı doğru olup da, Allahü teâlânın, rızka kefil olduğuna
itimat eden ve emrettiği ibadetleri ihlâsla ve doğru olarak yapan, evliya
olur.
Allahü teâlânın yardımıyla nefsinin arzularına uymayan kimse,
havada uçandan ve su üzerinde yürüyenden daha üstündür.
Kim gündüzünü
Allahü teâlâyı hatırlayarak yani dine uyarak geçirirse, bütün gün
zikretmişlerden sayılır.
Edep nedir?
Çok ilimden ziyade, az da
olsa, edebe muhtaç olduğunu bilmek pek kıymetlidir. Edep, insanın nefsini
bilmesi, tanımasıdır.
Âlimleri hafife alanların ahireti, âmirleri hafife
alanların dünyası, dostlarını hafife alanların mürüvveti
yıkılır.
Müstehabları yapmakta gevşek davranmak, sünnetleri yapamakta
gevşekliğe sebep olur. Sünnetleri yapmakta gevşek davranmak, farzların
yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da marifete, Allahü teâlânın
rızasına kavuşamaz. Farzları terk edenin de, küfre düşmesinden korkulur.