Bir kimse, biriyle bir an sohbette bulunsa, kıyamette ona, arkadaşlık hakkına riayet edip etmediği sorulacaktır. Arkadaşımızın üzerimizde hakkı vardır. Ona dua edeceğiz, kusurlarını bağışlayacağız. Vefakâr olacağız. Üzmeyeceğiz. Ağırlık vermeyeceğiz. Bu haklardan bazıları şunlardır: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İki arkadaş iki el gibidir. Biri diğerini yıkar.) [Deylemi]
Birini ele, diğerini ayağa benzetmemiştir. Bir gaye uğrunda biri diğerine yardımcı oldukları için böyle buyurulmuştur. İki arkadaş genişlikte de darlıkta da aynı olmalıdır. Hatta arkadaşını daima tercih etmelidir. İki şeyden daha iyisini arkadaşına layık görmelidir.
Arkadaşın bir ihtiyacı olduğu zaman istemesine hacet bırakmadan ihtiyacını temin etmek lazımdır. Çünkü onu istemeye mecbur etmek arkadaşlığa yakışmaz.
Arkadaşını kendi malına ortak bilmelidir. Allah için arkadaş olanlar, mallarını bölüşmelidir.
Arkadaşlığın üçüncü derecesi en yüksek mertebedir. Arkadaşının ihtiyacını kendi ihtiyacından önce düşünmektir. Arkadaşının canını kendi canından üstün tutmaktır.
Birkaç kişi ölüme mahkum edilmişti. Bunların arasında Sırri Sekati hazretlerinin bir arkadaşı da vardı. Bu zat, herkesten önce ortaya çıkıp kendisinin öldürülmesini istedi. Sebebini sual ettikleri zaman dedi ki, (Bir an olsun, arkadaşlarıma bir hayat kazandırmayı arzu ettiğim için öne geçtim.) Bu söz sultanın hoşuna gider. Hepsini affeder.
Bu üç dereceden birine bile layık olmayan kimse, benim arkadaşım var dememelidir. Çünkü fedakâr olmayan kimse arkadaş olamaz. Biri, arkadaşına dedi ki:
- Elindeki on lirayı bana ver. İhtiyacım var.
- Beş lirasını sana vereyim.
- Sen dünyalığı Allah rızasına tercih ettin. Bir de Allah için arkadaş olduğumuzu söylüyorsun. Beş liranı da istemiyorum. Seninle Allah için arkadaşlık edilmez. Bir daha onunla arkadaşlık etmedi.
En üstün derecedeki insanlar, kendi malını arkadaşının malından ayrı görmezdi. Hatta (Benim kalemim) diyenlerle arkadaşlık etmezlerdi. Çünkü o kendi malı diye ayrılık güdüyordu.
Hazret-i Hüseyin’in oğlu, arkadaş olan birkaç kişiye sordu:
- Birbirinize sormadan, lazım olan parayı ceplerinden alabilir misiniz?
- Hayır alamayız, dediler.
- O halde siz gerçek arkadaş değilsiniz. Basit şeyler yüzünden birbirinize kırılabilirsiniz.
Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiramdan birine bir koyun kellesi ikram etti. O zat, (Falanca benden daha muhtaçtır, kelleyi ona ikram edin!) dedi. Öteki zat da aynı şekilde söyledi. Böylece kelle, yedi kişiyi dolaştıktan sonra yine ilk adama geldi. Çünkü o gerçekten daha muhtaçtı. Arkadaşlık böyle olmalıdır.
Dost ve arkadaşlara infak etmek, sadaka vermekten efdaldir. Hazret-i Ali buyurdu ki:
(Dostlarla yediğim yirmi altın değerindeki yemek, fakirlere verdiğim yüz altından daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azat etmekten de daha makbuldür)
Peygamber efendimiz, kendisine yardım eden Hazret-i Huzeyfe’ye, karşılıklı yardımda bulunmak isteyip buyurdu ki:
(İki arkadaşın Allahü teâlânın katında en sevimlisi, arkadaşına karşı daha müşfik davranandır.) [İ. Gazali]
Arkadaşın her işini, onun yardım istemesine fırsat bırakmadan yapmaya çalışmalıdır! İhtiyacı olup olmadığını araştırmalıdır!
Arkadaşın bizim yardımımızı kabul etmesini bir lütuf olarak kabul etmelidir.
Allah için bir arkadaşı ziyaret etmenin fazileti büyüktür.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine giden kimseye, ardından bir melek, “Ne güzel iş yapıyorsun. Cenneti hak ettin” der.) [Tirmizi]
Hazret-i Ömer’in oğlu, sağa sola bakarken, Peygamber efendimiz ona ne aradığını sorunca, İbni Ömer, (Sevdiğim bir arkadaş var. Onu arıyorum) dedi.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Birini sevdiğin zaman, adını, babasının adını sorup öğren! Hasta olduğu zaman ziyaretine, işi olduğu zaman yardımına gidersin.) [Beyheki]
Şabi hazretleri buyurdu ki:
(Biri ile konuşan kimseye “O kim?” diye sorulduğu zaman, “Şahsen tanıyorum, fakat adını, soyadını bilmiyorum” derse, buna ahmak tanışması derler.)