* Hep kendinizi kusurlu, hatalı kabul edin. Mertlik suçu kendinde bilmektir. Peygamber efendimiz vaad ediyor: "Haklı olduğu halde, haksızım, ben hatalıyım diyene Cenneti vaad ediyorum, söz veriyorum" buyuruyor.
* İyi olmak için iyilerle beraber olmak lazımdır. Kulun kalbini ıslah etmesi için, iyilerle beraber olması kadar faydalı bir şey yoktur. Yine kulun fâsıklarla beraber olup, onların işlerine dikkat ve nazar etmesi kadar zararlı bir şey yoktur.
* Yemeği, din kardeşleriyle sürur içinde, fakirlerle ikram ve cömertlikle, diğer insanlarla da mürüvvet içinde yemek lazımdır.
* Her şey için kerem vardır. Kalbin keremi Allahü teâlâdan razı olmak, kadere rıza göstermektir.
* Sizde olmayan meziyetlerle sizi metheden kimsenin, sizde olmayan kötülüklerle de bir gün kötüleyeceğini unutmayın.
* İstediklerini vermediğiniz zaman kızan, kırılan veya küsen arkadaş, gerçek arkadaş değildir.
* Kibir taşıyan kafada, akıla rastlayamazsınız.
* İnsanların ahmak sınıfı, kendilerinin methedilmesinden hoşlananlarıdır.
* Tevekkül, herşeyi Allah’tan bilmek ve rızkı Onun verdiğine inanmaktır.
* Tevekkül, bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi Ondan bilip katlanabilmektir.
* İnsana az bir mal yetişir. Çok mal ise kâfi gelmez.
* Bir kimse, sadık bir arkadaşını kaybederse, kendisi için zillettir.
* Hüsnü zannı olanın hayatı hoş geçer.
* Yalan söylemek, emniyeti giderir.
* Ayıplardan uzak arkadaş arayanlar, arkadaşsız kalır.
* Her gün sabahtan akşama kadar camide ibadet edip, Allahü teâlâ benim rızkımı nereden olsa gönderir, diyen kimse, cahildir. İslamiyet’ten haberi yoktur.
* İhlas, amellerin afetlerinden kurtulmaktır. Tevekkül, rızkın Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır. Zühd, üç türlüdür; cahilin zühdü, haramları terk etmektir. Âlimlerin zühdü, helal olanların fazlasından sakınmaktır. Ariflerin zühdü, Allahü teâlâyı unutturan şeyleri terk etmektir.
* Günah işlemeyi zillet; günahı terk etmeyi mürüvvet görün ve bilin. Günahlar imanı zayıflatır.
* Kulların birbirlerine karşı işledikleri suçlar, kendileri için bir zulümden ibarettir.
* İnsan, her şeye şifa veren tek varlığın Allahü teâlâ olduğuna inanır; bununla beraber derdine deva olması için ilaç kullanır. Çünkü ilaç bir sebeptir. Şifasını verecek olan ise Allahü teâlâdır.
* Mümin, Allahü teâlâdan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Şiddetli bir hastalığa yakalanır veya feci bir kaza veya belaya uğrarsa, gizli veya aşikâr; “Ya Rabbi, bana bu belayı neden verdin?” diye şikayetçi olmaz. Bilakis hastalığa, belaya ve kazaya rağmen Allahü teâlâyı zikir ve şükreder.
* Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun.
* İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.