Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), Peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin kayınpederidir. Müminlerin annesi Hazret-i Âişe’nin babasıdır. Eshab-ı kiramın en üstünü, Aşere-i mübeşşerenin birincisidir. Resulullahın hicrette mağara arkadaşı ve ilk halifesidir.
Cehennemden azat olduğu, çeşitli hadis-i şeriflerde bildirildiği için, (Atik), yani (azat olmuş adam) da denir. Resulullahın miracını işitir işitmez inanarak kâfirleri şaşkına çevirdiği için, Allahü teâlâ (Sıddık) ismini vererek şereflendirdi.
Beyaz yüzlü, zayıf, nurlu bir zat idi. Kureyş ahalisinin ileri gelen büyüklerinden ve sözü tutulanlarından idi. Müslüman olmadan önce de, çok afif, ağırbaşlı, doğrulukla meşhur idi. Hayatında şarap içmemiş, şiir söylememişti. Mekke’nin sayılı tüccarlarından olup, pek zengin idi. Çok hayır yapar, iyiliği severdi.
İman etmeden önce, Resulullah ile gençlik arkadaşı idi. Birbirlerini çok severlerdi. Ticaret için gittiği yerlerde, ahir zaman Peygamberinin geleceğini, kendisinin Ona sahabi olacağını, kâhinlerden ve âlimlerden çok işitmişti. Resulullah çağırınca, seve seve hemen iman etti. Annesi Ümmül-Hayr da, ilk iman edenlerdendir. Fakat babası Osman, ancak Mekke’nin fethinde, çok yaşlı iken iman etti. Eshab-ı kiram arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının hepsi iman eden, Hazret-i Ebu Bekir’den başka kimse yoktu.
Resulullaha fevkalade sıdkı ve sevgisi vardı. Herkesi imana çağırırdı. Hazret-i Osman, Zübeyr, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas, Talha, Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi üstün Sahabiler, Hazret-i Ebu Bekir’in çağırması ile imana geldi.
Mekke’de iken ve hicret ederken ve Medine’de her gazada ve harp olmayan zamanlarda Resulullahın yanından ayrılmadı. Bir iki defa izin ile ayrılmıştır. Resulullahın sadık dostu ve sır arkadaşı ve her işinde müsteşarı idi. (Allahü teâlâ, beni dört vezir ile kuvvetlendirdi. İkisi melektir. Bunlar, Cebrail ve Mikail’dir. İkisi de insandır. Bunlar, Ebu Bekir ve Ömer’dir) hadis-i şerifi, şerefinin yüksek olduğunu göstermektedir. Eshab-ı kiram, Resulullahın yanında, halka olarak otururlardı. Resul aleyhisselam, sağ yanına Hazret-i Ebu Bekir’i, sol yanına Hazret-i Ömer’i oturturdu. Ebu Bekri Sıddıkın üstüne ve yok iken onun yerine, kimseyi oturtmazdı. Yeri boş kalırdı.
Güzel huyları, cesareti, cömertliği, ilmi, zekası ve hele takvası Sahabenin hepsinden fazla idi. Hazret-i Ali, (İçimizde en cesur Ebu Bekir’dir) buyurdu.
Resulullah efendimiz vefat ettiği gün, Ona olan aşkından Hazret-i Ömer’in aklı gidip, (Kim Ona öldü derse boynunu vururum) diyerek kılıcını çekti. Herkes, üzüntüden ve Ömer’in bu halinden korktuğu halde, Ebu Bekri Sıddık büyük cesaret ile aslan gibi ortaya çıkıp, (Resulullahın her insan gibi öleceğini) bildiren âyet-i kerimeyi okudu. Tesirli sözleri ile, nasihat ederek, halkı sükuna ve huzura getirdi. Müminlere teselli verdi.
Eshab-ı kiramın sözbirliği ile halife seçilip, önce, mürted olan bedevilerle ve Peygamber olduklarını söyleyerek cahil köylüleri aldatan Esved-i anesi ve Müseylemetülkezzâb ve Sicah hâtun ve Tuleyhat ibni Hüveylid ile ayrı ayrı harb edip, hepsini perişan etti. Hire ve Enbâr şehirlerini feth etti. Halid bin Velid ve Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretlerini büyük ordu ile Şam’a gönderdi. Din-i İslamı yeniden düzene koydu ve kuvvetlendirdi.
Zekası şaşılacak kadar çoktu. Bir gün Resul aleyhisselam, (Allahü teâlâ, bir kuluna, dünya ile ahiretten hangisini istersin dedi. O kul, Rabbimin yanında olan nimetleri isterim dedi) buyurunca, Resulullah efendimizin vefat edeceğini hemen anlayıp çok ağladı. Eshab-ı kiram, Hazret-i Ebu Bekrin bu çabuk anlayışına şaşıp kaldılar.
Resul aleyhisselam, (Kur’an-ı kerimi en çok bilen, imam olur) buyurmuştu. Vefat edeceği zaman, Hazret-i Ebu Bekrin imam olmasını emredince, Eshab-ı kiram arasında, Kur’an-ı kerimi en çok anlayanın kendisi olduğu haber verilmiş oldu.
Hadis-i şerifleri ve Resulullahın edeplerini en çok bilen o idi. Kur’an-ı kerimi ezbere bilirdi. Eshab-ı kiram, sıkıştıkları şeyleri ondan sorar, öğrenirlerdi. Kendisinden bizlere az sayıda hadis-i şerif ulaşmasının sebebi, Resulullah efendimizden sonra az yaşadığı ve bu kısa zamanı, mürted bedeviler ve asilerle savaşta geçirdiği içindir.
Resul aleyhisselam dünya işlerinin hepsini ona danışırdı. Âl-i İmran suresi 159. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi.
Hazret-i Ali buyurdu ki: (Hangi iyilikte birinciliği kazanmak istedimse, Ebu Bekir’i hepsinde kendimden ilerde buldum.) Yine buyurdu ki: (Resulullahtan sonra insanların en hayırlısı Ebu Bekir ile Ömer’dir. Bir müminin kalbinde, benim sevgim ile Ebu Bekir’e ve Ömer’e düşmanlık bir arada bulunamaz.) Ayrıca her hutbesinde, (Ya Rabbi! Hulefa-i raşidini ıslah eylediğin gibi, bizi de ıslah eyle!) derdi. Hulefa-i raşidin kimlerdir denildiğinde, gözleri yaşla dolup, (Onlar, benim çok sevdiğim, Ebu Bekir ile Ömer’dir) buyurdu.
Hazret-i Ömer daima (Ebu Bekir bizim seyyidimizdir) derdi. Yine o, (Keşke, Ebu Bekir’in göğsünde bir kılı olsaydım), (Cennette, her an Ebu Bekir’i görmek isterim), (Hiçbir iyilikte, Ebu Bekir’e yetişemedim) buyurdu.
Hazret-i Ebu Bekrin, refeti, merhameti pek çok olduğu için, ona (Evvah) derlerdi.
Cebrail aleyhisselamın Resulullah ile konuştuğunu, yalnız Hazret-i Ebu Bekir işitirdi.
Allahü teâlânın razı olmadığı bir şeyi söylememek için, mübarek ağzına taş koyardı. Faydalı bir şey söyleyeceği zaman, taşı çıkarırdı. Ramazan haricinde yaz günlerinde oruç tutar, kış günlerinde tutmazdı. Allahü teâlâdan o kadar çok korkardı ki, bir kuş görüp, (Ey kuş ne mutlu sana ki meyveleri yersin. Yapraklar arasında gölgelenirsin. Kıyamette hesaba çekilmezsin. Keşke, Ebu Bekir de senin gibi olsa idi) demişti. Bir kere de, (Keşke bir yeşil ot olaydım. Hayvanlar beni yiyeydi. Böylece, kıyamet günü yaratılıp hesaba çekilmeseydim) buyurdu. (Zeynül-mecalis)
Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında üç kimseye halife demiştir: Âdem aleyhisselama, Davud aleyhisselama ve Hazret-i Ebu Bekir’e. (Mirat-i kâinat)
İki sene, üç ay ve on gün hilafetten sonra, hicretin onüçüncü yılında 63 yaşında vefat etti. Resulullah efendimizin tabutuna konup, namazını Hazret-i Ömer kıldırıp, hücre-i saadete defnedildi.
Menkıbeleri, tevazu’u ve cömertliği dillerde destan olmuştur. Kur’an-ı kerimi toplayarak, İslamiyet’e en büyük hizmeti yapmıştır. Ensâb ilminde çok ileri olup, eşi yok idi. (Eshab-ı kiram)
Hazret-i Ebu Bekir, Medine'ye hicretle şereflenen, Allahü teâlânın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerdendir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]
Hazret-i Ebu Bekir, Peygamber efendimizin kayınpederi olmakla, mübarek kızı Âişe validemiz de müminlerin annesi olmakla şereflendi. Bir âyet-i kerime meali:
(Resulullahın zevceleri müminlerin anneleridir) [Ahzab 6]
Resulullah ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]
Hazret-i Ebu Bekir, ağaç altında söz verenlerden idi. Allahü teâlâ, ağaç altında sözleşme yapılan Eshabdan da razı olduğunu bildirdi. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah razıdır.) [Fetih 18]
Peygamber efendimiz, vefatından 8 gün önce, Hazret-i Ebu Bekir’i kendi yerine imam tayin buyurarak, halife olacağına işaret eyledi. Bir seferinde de, Hazret-i Ebu Bekir bulunmadığı için, Hazret-i Ömer imam oldu. Resulullah, Hazret-i Ömer’in sesini işitince, (Hayır, hayır, Allahü teâlâ ve Müslümanlar Ebu Bekir’den razıdır, namazı Ebu Bekir kıldırsın!) buyurdu. Eshab-ı kiram arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının hepsi imana gelen, Hazret-i Ebu Bekir’den başka kimse yoktu. Resul aleyhisselam (Ebu Bekir’in malı gibi hiçbir kimsenin malı bana faydalı olmadı) buyurdu. (İ. Ahmed)
Ticaretten bütün kazancını Resulullah için dağıttı.
Bilal-i Habeşi’nin azat edilmesi için para verince, Leyl suresinde övüldü:
(Temizlenmek için malını hayra verip, [günahtan] çok sakınan ateşten uzaktır. O, iyiliği bir menfaat için değil, Rabbinin rızasını kazanmak için yaptı. Kendisi de, (Cennete girip) hoşnut olacaktır.) [Leyl 17-21]
Âl-i İmran suresinin (İşlerinde onlara danış) mealindeki 159. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi. Bir hadis-i şerifte de, (Cebrail bana dedi ki: Allahü teâlâ Ebu Bekir ile istişareyi sana emrediyor) buyuruldu.
Tevbe suresinin 41. âyetinde, (Mağaradaki iki kişinin ikincisi) buyurularak, Hazret-i Ebu Bekir övüldü.
Leyl suresinin 5. âyeti de, Hazret-i Ebu Bekir’in şânını bildirmektedir.
Bekara suresinin, (Gece-gündüz, gizli-açık, mallarını hayra sarf edenlerin mükafatlarını Rableri verecektir. Onlara korku ve üzüntü yoktur) mealindeki 274. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir için inmiştir. Çünkü, o, geceleri on bin altını gizli, on bin altını da, göz önünde olarak ve gündüzleri de böyle onar bin altını sadaka vermiştir. (Mirat-i kâinat)
Hazret-i Ebu Bekir Bedir savaşına katılanlardandır. Bedir ehlinin şânı için hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bedir savaşına katılan Müslümanlar Cennetliktir.) [Dare Kutni]
Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ali’nin konuşmaları
Bir gün, Hazret-i Ebu Bekir, Resulullah efendimizin evine geldi. İçeri girerken, Hazret-i Ali de geldi. Hazret-i Ebu Bekir geri çekilip, ya Ali, sen buyur dedi.
- Ya Eba Bekir! Sen önce gir, her iyilikte önde olan sensin.
- Sen önce gir ya Ali, Resulullaha daha yakın sensin.
- Ben, senin önüne nasıl geçerim? Çünkü, Resulullahtan işittim, (Ümmetimden Ebu Bekir’den daha üstün bir kimse üzerine güneş doğmadı) buyurdu.
- Kızını sana verdiği gün, (Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim) buyurmadı mı?
- Senin için, (İbrahim aleyhisselamı görmek isteyen, Ebu Bekir’in yüzüne baksın) buyurdu.
- Senin için de, (Âdem aleyhisselamın hilm sıfatını ve Yusuf aleyhisselamın güzel ahlakını görmek isteyen, Ali Mürtezaya baksın!) buyurdu.
- Senin için, (Ya Rabbi! Beni en çok seven ve eshabımın en iyisi kim?) sualine Cenab-ı Hak (Ebu Bekri Sıddıktır) buyurmadı mı?
- Senin için de, (İlmi birine veririm ki, Allahü teâlâ, onu sever. Ben de çok severim) buyurdu.
- Ama senin için (Cennetin kapıları üzerinde, Ebu Bekir Habibullah yazılıdır) buyurdu.
- Senin için de, Hayber’de, bayrağı verip (Bu bayrak, melik-i galibin, Ali’ye hediyesidir) buyurdu.
- Senin için, (Ya Eba Bekir! Sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin) buyurdu.
- Senin için de, (Kıyamette, Ali Cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur: “Ey Resulüm, baban İbrahim, ne güzel baba, kardeşin Ali ne güzel kardeştir) buyurdu.
- Senin için, (Kıyamette, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan, Cennetin anahtarlarını getirir. Bana verir. Sonra, Cebrail aleyhisselam gelip, ya Resulallah, Cennetin ve Cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir’e ver. O da istediğini Cennete göndersin der) buyurdu.
-Senin için de, (Ali kıyamette benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sıratta benimledir. Cennette benimledir. Allahü teâlâyı görürken, benimledir) buyurdu.
- Senin için, (Ebu Bekir’in imanı, bütün müminlerin imanları toplamından daha ağırdır) buyurdu.
- Senin için de, (Ben ilmin şehriyim. Ali, bunun kapısıdır) buyurdu.
- Senin için, (Ben sadıklığın şehriyim. Ebu Bekir, bunun kapısıdır) buyurdu.
- Senin için de, (Kıyamette, Ali güzel bir ata biner. Görenler bu hangi Peygamber der) buyurdu.
- Senin için, (Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız) buyurdu.
- Senin için de, (Hak teâlâ, Cennetin dört köşesini, dört kişi ile bezerim. Biri, Peygamberlerin üstünü Muhammed aleyhisselam, biri, Allah’tan korkanların üstünü Ali. Üçüncüsü, kadınların üstünü, Fatıma, dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ile Hüseyin’dir) buyurdu.
- Senin için (8 Cennet “Ey Ebu Bekir, sevdiklerinle birlikte Cennete gir” der) buyurdu.
- Senin için de, (Ben bir ağaca benzerim. Fatıma gövdesi, Ali budağı, Hasan ve Hüseyin, meyvesidir) buyurdu.
- Senin için, (Allahü teâlâ, Ebu Bekir’e çok rahmet etsin. O, kızını bana nikah etti. Hicrette bana yardım etti. Bilal-i Habeşi’yi, benim için alıp azat etti) buyurdu...
Resulullah, bunları içeriden dinlerken (Ey kardeşlerim, artık içeri girin! Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki, Kıyamete kadar, birbirini övseler Allahü teâlâ yanındaki kıymetlerini anlatamazlar) buyurdu. İkisi birbirine sarılıp, Resulullahın huzuruna girdiler. (M. Ç. Güzin)
Bu hâl ile ahirete gitseydin, dinin boşa giderdi
Seyyid Eyyub bin Sıddık, Menakıb-ı Çihar Yâr-i Güzin kitabında diyor ki:
Küfede Abdülmecid adında bir sapık vardı. İmam-ı Cafer Sadık hazretlerine sordu:
- Eshab arasında, en üstün kimdir?
- Ebu Bekir’dir.
- Ya Cafer, delilin nedir?
- Allahü teâlâ, onun için, (Resulden sonra, ikinci) buyurdu. Bundan üstün şeref olmaz.
- Ali, Resulün yatağında, kâfirlerden korkmadan, yatmadı mı?
- Ebu Bekir bir şeyden korkmadan, Resulullahtan önce mağaraya girdi.
- Ya Cafer, kâfirlerden korkmasaydı, girmezdi. Allah, Resulüne haber verip, Ebu Bekir’e korkma dedi.
- O, Resulullaha bir zarar gelirse diye korktu. Ayağını bir deliğe koydu. Yılan onu kaç kere ısırdı. Acısına katlanıp, Resulü rahatsız etmemek için, ayağını çekmedi. Resulü uyandırmamak için, hiç ses de çıkarmadı. Kendinden korksaydı, zehirlenerek, canını Resule feda etmezdi.
- Maide suresinin (Rükuda iken sadaka verirler) mealindeki 58. âyeti ile övülen Ali’dir.
- Aynı surenin (Allah, mürtedlerle cihad eden bir kavim getirir. Allah bunları sever) mealindeki 54. âyeti, Ebu Bekri Sıddık içindir ve daha çok yükseltmektedir.
- (Mallarını, gece-gündüz, gizli-açık verenler) mealindeki âyet ile övülen Ali değil mi?
- Velleyli suresinde Ebu Bekir övülüyor. Çünkü, o, 40 bin altın verdi. Kendisine hiç bırakmadı. Allahü teâlâ, Resulüne Cebrail aleyhisselamı gönderip (Ben Ebu Bekir’den razıyım) buyurdu.
- Tevbe suresinin (Hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haramı bina etmeyi, iman ve Allah yolunda cihadla bir mi tutuyorsunuz? Böyle değildir) mealindeki 20. âyeti ile övülen Ali’dir.
- Hadid suresinin (Mekke’nin fethinden önce, sadaka verip, cihad eden ile, fetihden sonra veren ve cihad eden bir değildir. Önce olanın derecesi, daha yüksektir) mealindeki 10. âyet ile Ebu Bekir övülüyor. Ebu Cehil, Resulullaha vurmak isterken, Ebu Bekir yetişip, önledi.
- Fakat Ali, hiç kâfir olmadı.
- Allahü teâlâ, Tevbe suresinin, (Muhacir ve Ensarın önce gelenlerinden Allah razıdır. Onlara Cennette sonsuz nimetler vardır) mealindeki 101. ve Zümer suresinin (Doğru haberle gelen ve Ona inanan için Cennette, istedikleri her şey vardır) mealindeki 33. âyeti ile Ebu Bekir’in imanını övmektedir. Başkasının imanı, böyle övülmedi. Mekke’de, Resulullah, her ne söylerse, kâfirler, yalan söylüyorsun derken, Ebu Bekir, hemen yetişip, doğru söylüyorsun ya Resulallah derdi.
- Allahü teâlâ, (Uhud gazasında, şeytana uyup, dağılanlar) âyeti ile şikayet etmiyor mu?
- Âyetin sonunu da oku! (Onların bu kusurlarını affettim) buyuruyor.
- Ali’yi sevmek farzdır. (Yakınlarımı seviniz) âyeti ile bildirilenler, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.
- Ebu Bekir Sıddıkı da sevmek farzdır. Haşr suresi 10. âyetinde (Muhacir ve Ensardan sonra, kıyamete kadar gelen müminler, ‘Ya Rabbi, bizi ve bizden önce gelen din kardeşlerimizi [Eshab-ı kiramı] affet’ derler) buyuruldu. Hüseyni tefsirinde diyor ki; (Âlimler buyurdu ki; Eshab-ı kiramdan birini sevmeyen, bu âyette bildirilen müminlerden olmaz. Bu duadan mahrum olur.)
- Resulullah, (Hasan ve Hüseyin, Cennet gençlerinin üstünüdür. Babaları daha üstündür) buyurdu.
- Ebu Bekir için bundan daha iyisini buyurdu. Ceddim imam-ı Ali buyurdu ki, Resulullahın huzurunda idim. Ebu Bekir’le Ömer geldi. Resulullah (Ya Ali, bu ikisi, Cennet erkeklerinin en üstünüdür) buyurdu.
- Ya Cafer, Âişe mi üstün, Fatıma mı?.
- Âişe, Resulullahın hanımı idi. Cennette, Onun yanında olur. Fatıma da Ali’nin hanımı idi. Onun yanında olur. [Resulullahın makamı elbette daha yüksektir.]
- Âişe, Ali ile savaşmadı mı?.
- Ahzab suresinin (Resulullahı incitmeyiniz. Ondan sonra, zevcelerini nikahlamayınız. Bunların ikisi de büyük günahtır) mealindeki 53. âyeti için Beydavi ve Hüseyni tefsirlerinde diyor ki, bu âyet gösteriyor ki, Resulullah vefat ettikten sonra da, Ona saygı için, hanımlarına da saygı gerekir.
- Ebu Bekir’in halife olacağı Kur’anda var mı?
- Hem Kur’anda, hem Tevrat’ta ve hem İncil’de vardır. Enam suresi, 165. âyetinde, (Allah, sizi yer yüzünün halifesi yaptı) buyuruluyor. Birbirinizin yerini tutarsınız. Nur suresi, 55. âyetinde de, (İman eden ve emirlerimi yapanlarınızı, yer yüzüne hakim kılacağımı söz veriyorum. İsrailoğullarını halife yaptığım gibi, sizi de, birbiriniz ardı sıra halife yapacağım) buyurdu. Beydavi ve Hüseyni diyor ki, bu âyet, gaybdan haber verip, Kur’an-ı kerimin, Allahü teâlânın kelamı olduğunu ve dört halifesinin haklı olduğunu göstermektedir. Feth suresinin, (Resulullah ve Onunla birlikte olanlar, birbirlerini her zaman ve çok severler ve her zaman kâfirlere düşman olurlar) mealindeki son âyetinde, bütün Eshab bildirilmekte ve Ebu Bekir’in şerefine işaret edilmektedir. Bu âyetin sonunda, (Eshabının misalleri Tevrat’ta ve İncil’de bildirildi) buyuruyor. Ceddim Ali’nin haber verdiği hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, hiçbir Peygamberine vermediği kerametleri bana verir. Kıyamette mezardan, önce kalkarım, Allahü teâlâ, dört halifeni çağır buyurur. Onlar kim derim. Ebu Bekir’dir buyurur. Yer yarılıp Ebu Bekir, herkesten önce mezardan çıkar. Sonra Ömer, sonra Osman, sonra Ali kalkar...) buyuruldu.
Sapık (Bunlar da Kur’anda var mı?) dedi.
- Zümer suresi, 69. âyetinde, (Peygamber ve bunların şahitleri, hesap için getirilir) buyuruldu.
- Ya Cafer, üç halifeyi sevmezdim. Şimdi pişman oldum. Tevbem kabul olur mu?
- Elbette bu tevbe, saadetine alamettir. Bu hâl ile ahirete gitseydin, dinin boşa giderdi.
Hazret-i Ebu Bekri Sıddık vefat edince, Medine’de herkes ağladı. Hazret-i Ali de ağlayarak geldi. Kapı önünde durup [özetle] dedi ki:
(Ya Eba Bekir, sen, Resulullahın sevgilisi, arkadaşı, dert ortağı, sırdaşı ve müşaviri idin. Önce imana gelen sensin. Herkesten zengin, herkesten daha cömerttin. Resulullaha en yardımcı, sen idin. Hayır sahiplerinin birincisi sendin! Her iyilikte ilerideydin. Resulullahın huzurunda, senin derecen en yüksek idi. Ona en yakın, sen oldun. İkramda, ihsanda, güzel huylarda, boyda, yaşta, başta, Ona en çok benzeyen, sen oldun. Resulullaha herkes yalancı derken sen, doğru söylüyorsun, inandım dedin. Allahü teâlâ seni, Kur’an-ı kerimde (sıdk) ile şereflendirdi. Barışta, Resulullahın huzurunda, savaşlarda, Onun yanında idin. Onun ümmetinin halifesi, Onun dininin koruyucusu idin. Herkes şaşırdığı zaman, sen kükremiş aslan gibi ortaya çıktın. Herkes dağılırken, sen Resulullahın yolunu tuttun. Küfür ve mürtedlik ateşini söndürdün. Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olduk. Ya Eba Bekir! Resulullahtan ayrılık acısından sonra, bize senin vefatından daha acı bir musibet gelmedi. Münafıklara karşı, çok sert idin. Allahü teâlâ, seni Muhammed aleyhisselamın huzuruna kavuştursun! Bize, senden ayrılma acısı için sabırlar ve ecirler versin!)
Hazret-i Ali’nin bu sözleri ile Feth suresinin son âyeti Eshab-ı kiramın, birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini açıkça göstermektedir.
Hazret-i Ebu Bekir’in faziletini bildiren hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Ebu Bekir Cennettedir.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İ. Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, İbni Said]
(Ebu Bekir, insanların en üstünüdür. Yalnız Peygamber değildir.) [Deylemi]
(Ebu Bekir varken, başkasının imam olması layık değildir.) [Tirmizi]
(Ebu Bekir’i sevmek ve ona şükretmek her mümine vaciptir.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Ebu Bekir’e “Sıddık” ismini verdi.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Ebu Bekir’e rahmet etsin! Bana kızını nikah etti. Hicrette bana yardım etti.) [Hakim]
(Kıyamette, Ebu Bekir’den başka herkese hesap sorulur.) [Hatib]
(Şeytan, Ebu Bekir’in şekline giremez.) [Deylemi]
(Ebu Bekir’in imanı, herkesin imanları toplamı ile tartılsa, hepsinden ağır gelir.) [M. Ç. Güzin]
(Göğsümdeki marifetlerin, bilgilerin hepsini, Ebu Bekir’in göğsüne akıttım.) [Reddi revafıd]
(Ebu Bekrin ismi, gök ehli arasında atiktir. Yeryüzünde de atiktir.) [Deylemi]
(Her Peygamberin halili vardır. Benim halilim Ebu Bekir’dir.) [Deylemi]
(Resulullah, Ebu Bekri Sıddıka buyurdu ki: (Sen, benim mağarada arkadaşımsın. Kevser havuzu yanında arkadaşımsın!) [Tirmizi]
(Cebrail bana geldi. Elimden tuttu. Ümmetimden birinin, Cennet kapısından içeri girdiğini, bana gösterdi. Ebu Bekir dedi ki, (Ya Resulallah! Orada, seninle beraber olmak isterim). Ya Eba Bekir! Ümmetim içinden Cennete en önce sen gireceksin, buyurdu.) [Tirmizi]
Sevgi, bağlılık çok oldukça, faydalanmak da o kadar çok olur. Bunun içindir ki, Hazret-i Ebu Bekir bütün Eshabın en üstünü oldu. Resulullaha bağlılığı da, herkesten çok idi. (Ebu Bekir’in üstünlüğü, namaz ve orucunun çokluğu ile değil, onun kalbinde bulunan bir şey iledir) hadis-i şerifinde bildirilen şey, Resulullahın sevgisidir. (İ. Gazali)
(Cebrail aleyhisselama, Ömer’in üstünlüklerinden sordum. Onun kıymetini, Nuh aleyhisselamın Peygamberlik zamanı kadar [dokuzyüzelli yıl] anlatsam, bitiremem. Bununla beraber, Ömer’in bütün kıymetleri, Ebu Bekir’in kıymetlerinden biridir, buyurdu.) [Ebu Ya’la]
(Ya Eba Bekir, meleklerden Mikail gibisin, o rahmetle iner. Enbiyadan ise İbrahim gibisin, o inkârcı kavmine, Bana uyan bendendir, isyan edene ise Allah gafur rahimdir" dedi. Ya Ömer, sen de meleklerden Cibril gibisin, o, kâfirlere şiddetle iner. Enbiyadan da Nuh gibisin, o "Ya Rabbi, yer yüzünde hiç kâfir bırakma" dedi.) [Taberani, Ebu Nuaym, İ. Asakir]
Hazret-i Ebu Bekir’in kıymeti
Sual: Peygamberimizin, Hazret-i Ebu Bekir için ayağa kalktığı söyleniyor. Niye kalkmıştır?
CEVAP
Hazret-i Ömer anlatır: Ebu Bekr-i Sıddık içeri girince, Resulullah ayağa kalktı. Hazret-i Ebu Bekir oturmayınca, o da oturmadı. Sebebini sordum. Resulullah buyurdu ki:
(Cebrail aleyhisselam gelip, önümde oturmuştu. O sırada Ebu Bekir mescide girdi. Cebrail aleyhisselam, “Yâ Resulallah, Ebu Bekir geldi” dedi. “Yâ Cebrail, Ebu Bekir’i tanır mısın?” dedim. “Ebu Bekir, melekler yanında çok meşhurdur” dedi. Cebrail aleyhisselam ayağa kalktı. Ben de kalktım. Ya Ömer, Cebrail aleyhisselamın ayağa kalktığı zat için, ben kalkmaz mıyım?) [M. Ç. Y. Güzin]