Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Büyüklerimiz, evliya zatlar, bu fani dünyadan göçüp gitti. Allah adamları azaldıkça dünyanın da tadı kalmıyor. Tabiî büyüklere olan hasretimiz bitmez, artarak devam eder. Ama tesellimiz de var. Nasıl ki insan bir seyahate çıkıp gidince bir müddet sonra hasret başlar, ana babasını, çoluk çocuğunu, arkadaşlarını özler. Biraz zaman geçer, dönüş hazırlığı ile birlikte kavuşma heyecanı da başlar. Şimdi bizim hasretimiz, üzüntümüz artıyor, ama bir yandan da Peygamber efendimize ve büyüklere kavuşmanın heyecanını yaşıyoruz, o da yaklaşıyor bir yandan. Günlerimiz sayılı, artık Allahü teâlâ ne kadar ömür takdir etmişse, o günler de mutlaka gelip geçecek. Kabahatimiz ne kadar çok olursa olsun, oraya imanla ve onlara isyan etmeden, onları kırmadan, lâyık olarak varırsak, kavuşmuş olacağız. İmam-ı Rabbânî, Abdülkâdir-i Geylânî ve Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri gibi büyükler, orada bizi karşılarlar, ana babanın evladını unuttuğu o dehşetli günde, sevenlerini sahipsiz, yalnız bırakmazlar.
Bunun müjdesini merhum Hocamız vermişti. (Allahü teâlâ, bu hizmetlerden dolayı, inşallah bizlere Cenneti nasip ederse Cennetin kapısında, “Yâ Rabbî, bu hizmetleri ben tek başıma yapmadım. Dünyada iken kardeşlerim, arkadaşlarım vardı, onlarla beraber yaptım. Onları da isterim” diye dua edeceğim) buyurmuştu. (Efendim, orası mahşer, insan ayrı düşse bulunamaz. Ya orada, öyle dehşetli bir günde bir arkadaş kaybolsa ne olur?) diye sorulunca da buyurmuştu ki:
(İnsanların işi karışık olur, ama Allahü teâlânın işleri muntazamdır. Orada herkes sevdikleriyle beraber olur. Hiç karışıklık olmaz. Yeter ki kalbinde taşıdığı sevgi net olsun! Kötü kimseleri sevmesin! Aynı mıknatısın metal parçalarını çektiği gibi hepsi bir araya gelir, hiçbir tane noksan olmaz, kaybolan olmaz.)
Tabiî büyüklerden ayrı kaldığımız için üzülüyoruz, ama böyle bir müjde ve sevinç kaynağı olacak bir haber var. Gideceğimiz yer belli, karşılayanlar belli. Yeter ki, sağa sola fazla çarpmadan, otobandan hiç çıkmadan oraya varmaya çalışalım. Bunu başarmanın çaresi de, birlik ve beraberlik içinde olmak, sürüden ayrılmamaktır. (Sürüden ayrılanı kurt kapar) buyurulmuştur.