Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Hüküm neticeye göre verilir. Bir kimsenin yaptığı bir şey hakkında hüküm verileceği zaman, o şeyin sonucunu görmek lazımdır. Sonucu görmeden hüküm vermek doğru olmaz.
Mesela hastalık, her şeye manidir. Onun için de, neticesi düşünülmediği zaman, hastalığın kendisine iyi denmez. Talep de edilmez. Peygamber efendimiz, (Yâ Rabbî, bana sıhhat ver, âfiyet ver) buyuruyor. Peygamber efendimiz böyle sıhhat, âfiyet isterken, biz hastalık isteyemeyiz. Böyle bir talebimiz yokken hasta olursak da, şu gibi neticeleri vardır:
1- Günahları döker.
2- İnsanı dünyadan soğutur. Âhirete yaklaştırır.
3- Âhirette, Cennette büyük nimetlere kavuşturur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
(Dünyada dert ve belâ, hastalık, eziyet, üzüntü çeken ve sabreden Müslümanlar, âhirette çok sevaba kavuşacaklar. Onlara Cennette çok yüksek dereceler, çok yüksek mevkiler, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği çok kıymetli büyük köşkler verilecektir. Öyle nimetlere kavuşacaklar ki, dünyada bu acı ve ızdırabı çekmeyen Müslümanlar, bunları görecekler de imrenecekler, “Ah keşke, dünyada bizim bütün vücudumuzu doğrasalardı, etlerimizi lime lime kesselerdi de, o acıları, bunların çektiğini biz de çekseydik ve onlara sabretseydik de şimdi bugün biz de şu nimetlere, şu yüksek derecelere kavuşsaydık” diyecekler.)
Hastalık nimettir
O hâlde, hastalığın neticesi çok güzeldir. Bu yüzden, (Hastalık kötüdür) de denmez. Esasında, hastalık bir nimettir. Farz edelim ki, bir yere yürüyerek iki ayda, arabayla iki günde ve uçakla iki saatte gidiliyor. Allahü teâlânın rızasına kavuşurken de, sağlıklı bir insan, yürüyerek giden gibidir. Bacağı kırık veya biraz hasta olan, arabayla giden gibidir. Daha çok hasta olan ise, uçakla giden gibidir. Herkesin iki ayda varacağı yere iki saatte varır. Yani hastalık, aynı menzile süratle kavuşturan bir araçtır. Allahü teâlâ bunu sevdiklerine verir. Öyleyse, hastalık gelirse, bu lütf-i ilahidir, merhamettir, bunun kıymetini bilmemiz lazımdır. Fakat istemek yanlıştır ve tedavi olmak sünnettir.