Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İmandan sonra namaz gelir. Allahü teâlânın en çok sevdiği ibadet namazdır. Namaz kılmayan yüz bin hac yapsa, yüz bin altın sadaka dağıtsa, hepsi bir vakit namazın sevabına ulaşamaz.
Namaz dinin temelidir, direğidir. Doğru kılınan namaz, her hayrın anahtarı, her derdin ilacıdır. Namaz kılan, dinini kuvvetlendirir, kılmayan ise dinini yıkar.
Peygamber efendimiz, (Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir) buyuruyor. Başsız birini görsek, korkudan kaçacak yer ararız. Onun için, hasta olan da, oturarak, yatarak veya îmâ ile, mutlaka namaz kılmalıdır.
Bir namazda 12 tane farz var. Bir günde 60 farz eder. Namaz kılmayan Müslüman, günde tam 60 kere Allahü teâlâya karşı gelmiş oluyor. Böyle bir insan nasıl kurtulur?
Cebrail aleyhisselâm, iki rekâtlık bir namaz kılar, dört bin sene sürer. Ellerini açar, (Yâ Rabbî, senin kulların arasında böyle namaz kılan olacak mıdır?) diye arz edince, Allahü teâlâ, (Âhir zamanda gelecek olan Muhammed aleyhisselamın ümmetinden bir kimsenin, günahkâr da olsa, kılacağı iki rekât namaz, senin bu kıldığın namazdan daha makbuldür. Çünkü onlar benim emrime uyarak namaz kılacaklar) buyurur.
İşte emre uymak, bu kadar kıymetlidir. Emre uyarak yapılan hizmet, makbul olur. Kendi arzusu ve isteğiyle dinimize hizmet edenlerin sonu, hezimet olabilir.
Okuyanın ihlâsı artar
Merhum hocamız, (Evliya zatların hayatını okuyanın ihlâsı artar) buyururdu. İşin aslı da ihlâstır. İmam-ı Gazâlî hazretleri vefat ederken, son nasihatini sorarlar. O büyük zat üç sefer, (El-ihlâs), yani (İhlâslı olun) buyurur.
İhlâs, menfaatin zıddıdır. Onun için, menfaatine düşkün insanda ihlâs olmaz. İhlâsı olmayan da iflah olmaz. İhlâs, vermek esası üzerine dayanmıştır. Menfaatin esası ise almaktır. Almakla vermek bir olur mu?
İhlâslı bir Müslümana (Namaz kıl!) demek lüzumsuz olur. O, en zor şartlarda bile kılar. Fakat bir kimse ihlâssızsa, menfaatperestse, namazı, niyazı düşünmez. Çünkü onun niyeti, hep almaktır. Ama o aldıklarının hepsi, âhirette yılan ve akrep olur.