Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
En büyük varlık, en büyük zenginlik, Ehl-i sünnet itikadında olmaktır. İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Herkese, her şeyden önce lazım olan, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi inanmak, sonra bu büyüklerin bildirdiği ilmihâl bilgilerini öğrenmektir) buyuruyor. İlmihâl bilgileri, neye nasıl inanacağımızı, neyi, nasıl ve niçin yapacağımızı anlatan bilgilerdir.
Haram, mekruh, müfsid, farz, vacib, sünnet, müstehab, mubah denilen bu bilgilere ef’âl-i mükellefin denir. Yani her mükellef insanın yapması ve sakınması gereken işlerdir. Bunları hakkıyla yerine getiren, ârif bir kul olur. Bu hususları bildiren büyüklerin yoluna tâbi olan, onların gösterdiği yolda devam eden, onların gittiği yere varır.
O hâlde, onların gittiği yere varmak için, şu dört hususa dikkat etmelidir:
1- Ehl-i sünnet itikadına uygun bir iman,
2- Kendisine lâzım olan ilmihâl bilgilerini doğru kaynaktan öğrenmek,
3- Öğrendiklerine uygun ihlâsla amel etmek,
4- Din büyüklerini tanıyıp sevmek ve kendi aklını bırakıp o büyük zatlara tâbi olmak.
Bunları yerine getiren, onlarla beraber olur, onlarla beraber olan da, onların kavuştuklarına kavuşur.
Büyüklerin yoluna girmek, uçağa binmeye benzer. Bu uçak, özellikle bizim için kalkmadığı gibi, şahsımıza da ait değildir. Fakat onun gideceği yere, bizim de gidebilmemiz için, bazı şartları, yerine getirmek gerekir. Bilet almak, kalkacağı saatte, kalkacağı yerde hazır olmak, yolcu olduğumuzu tescil ettirip yerimize oturmak, pilotun işine hiç karışmamak gerekir. Yani şartları yerine getirdiğimizde, o uçağın gideceği yere, makam ve mevki sahibi kimselerle, beraber varmak mümkün olur. Allahü teâlânın rızasını kazanmak için, âlim olmak şart değildir. Ehl-i sünnet itikadından sonra, ilmihâl bilgilerini öğrenip emredildiği şekilde yapmakla, Allah'ın izniyle Cennete gitmek mümkün olur.
Zaman su gibi akıp gidiyor, ömür geçiyor. İyisi de kötüsü de bunu görüyor ve yaşıyor. Dünya hayatı hayâldir. Bu hayâle gönül bağlayanlara, hayâlle avunanlara yazıklar olsun!