Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsan birkaç saniye bile olsa, elini ateşe süremez. Kibrit alevi bile, insanın canını yakmaya yeter. Âdem aleyhisselam dünyaya inince, Allahü teâlâ Cebrail aleyhisselama, (Cehennemden bir parça ateş al, dünyaya indir!) emrini verdi. O da Cehennem meleklerinin reisi olan hazret-i Malik'e gitti. O ise, (Eğer Cehennem ateşinden bir parça dünyaya götürsen, dünya yanar yok olur, zerre kalmaz) dedi. Cebrail aleyhisselam durumu arz edince, Allahü teâlâ, (Bir parça ateş al, Cennette 70 nehirde yıka, ondan sonra dünyaya indir) buyurdu. İşte dünyadaki en hararetli ateş bile, Cehennemden çıktıktan sonra 70 defa yıkanmıştır. Cehennemdekine nasıl dayanılır! Böyle bir ateş ve çok çeşitli azaplar vardır. Bu bakımdan, içinde bulunduğumuz nimet çok büyüktür. Bu nimet, ana babamızdan miras olmadığı gibi, herkesin kolayca elde edebileceği bir nimet de değildir. Allahü teâlâ imanı, itikadı, güzel ahlâkı kendi istediğine verir. Parayı, mal ve mülkü, mevki ve makamı yani dünyalıkları isteyene verir.
İmam-ı Rabbanî hazretleri, (Allahü teâlâ, mümine iki şey vermişse, ona her şeyi vermiştir. Birincisi, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadı, ikincisi ise bu yolun büyüklerini tanımaktır) buyuruyor. İkisine de kavuşmak çok zordur. Elhamdülillah, bize ikisi de nasip oldu. Bu yolun büyüklerini tanımak nimeti, saadetin başıdır. Onun için çok zenginiz, çok bahtiyarız. Öyle ki dağlar kadar eziyet, haksızlık olsa, hiç üzülmemeliyiz. Ama eğer bu nasip olmamışsa, her şey hayâldir, hepsi sıfırdır.
İşin neticesini Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri bildiriyor, (Gemi selamet sahiline giderse, yalnız kaptanını değil, gemide kim varsa hepsini götürür. Siz, içinde bulunacağınız gemiye bakın) buyuruyor. Yani kurtulmak sadece o gemide bulunmakla mümkündür, yoksa imkân yoktur, batarız, mahvoluruz. Günahlarımız, kusurlarımız olsa da, kaptanı böyle büyük bir zat olan gemide olmalıyız. Yoksa insanın bu hengâmede tek başına kurtulması mümkün değildir.