Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
(La ilahe illallah Muhammedün Resulullah) demek pek kolay, değeri ise çok yüksektir. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bu öyle bir kelime ki, bunu terazinin bir kefesine koysalar, öteki kefesine de yedi kat yerler, yedi kat gökler dolusu günah koysalar, bu kefe ağır gelir) buyuruyor.
İmanı olanı ateş yakmaz. Çünkü Kelime-i tevhid onu korur. Asırlarca, imansızlar bu kelimeyi söylememek için öldüler, Cehenneme gittiler. Müslümanlar da bu kelimeyi söyletmek için şehit oldular, Cennete gittiler. Fark sadece budur, yani bir Kelime-i şehadet hakkı bâtıldan ayırıyor. Asırlardır Müslümanlarla kâfirler arasındaki savaşların sebebi sadece budur.
Bu Kelime-i tevhidi ihlasla söylemeyi yani buna iman etmeyi Allahü teâlâ kime nasip etmişse, bu dünyada ondan daha zengin, daha mutlu, daha bahtiyar hiç kimse olamaz. Onun için bunu söylemeyi Cenab-ı Hak kime nasip etmişse, kul bundan daha iyi ne ister ki? Çünkü Allahü teâlâ en kıymetlisini verdi. Bundan daha kıymetlisi yoktur.
Allahü teâlâya hamd olsun ki, bu Kelime-i tevhide inanmayı ve onu söylemeyi bize nasip etmiş. Mesela Peygamber efendimizi gördükleri hâlde, Ebu Cehil, Ebu Leheb, Kelime-i tevhidi söylemedi. Ama Hazret-i Ebu Bekir ve diğer Eshab-ı kiram söyledi. Bu iş şaka değildir. Cennet ve Cehennem söz konusudur. Söyleyen Cennete, söylemeyen Cehenneme gider. Onun için her fırsatta Kelime-i tevhid söylemelidir.
Eğer iman bozuksa, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uygun değilse ibadetlerin faydası olmaz, imanla ölmek çok zor olur. İman düzgün olup beş vakit namaz da varsa, büyük müjdelere kavuşulur. Beş vakit namaz yoksa yüz bin hac da yapılsa, yüz bin hatim de indirilse, yüz bin altın sadaka da dağıtılsa, hiç faydası olmaz. Çünkü namaz dinin direğidir, direk yoksa bina yıkılır. Namaz dinin başıdır, baş yoksa vücut yaşamaz.
Dünya âhiretin tam zıddı ve tersidir. Doğu ile batı, gece ile gündüz gibidir. Dolayısıyla insanın, doğu ile batı gibi olan dünya ile âhiret arasında, (Doğuya mı yoksa batıya mı gideceğim) diye bir karar vermesi lazım. Ama bilsin ki, nereye yaklaşırsa öbür taraftan uzaklaşır. Çünkü ikisine birden gidilmez. Onun için insanlar, âhirete yaklaştıkça dünyadan uzaklaşırlar. Dünyaya yaklaştıkça, dünya muhabbeti, dünya meşguliyeti arttıkça âhiretten uzaklaşırlar. Âhiretten uzaklaşanların kıyamette işleri çok zordur.