Ord. Prof. Fritz Neumark (1900-1991), Hitler’den kaçarak 1933’te Türkiye’ye gelir. İstanbul Üniversitesi İktisat ve Hukuk fakültelerinde dersler vermiştir.
20 Temmuz 1936'da kurulan ve 1937 yılı yaz sömestresinde faaliyete geçen İktisat Fakültesi'nde (Umumi İktisat ve Maliye Teorisi Kürsüsü) başkanlığı da yapmıştır. [1952’de döndükten sonra Frankfurt Üniversitesi’nde rektörlük yapmıştır.]
Alman profesör Neumark ile bir kısım talebesi Boğaziçi’nde geziye çıkarlar. Talebelerden biri Prof. Neumark'a, (Avrupa bizi neden sevmez?) diye sorar. Prof. Neumark şu cevabı verir:
(Çok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı, Türkleri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır kilisenin Türk ve İslam düşmanlığı Hristiyanların hücrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince:
1- Müslüman olduğunuz için sevmez.
2- Sizler farkında değilsiniz ama, onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir.
3- Avrupa'nın pazarı idiniz. Şimdi Avrupa'yı pazar yapmaya başladınız.
4- En az 400 yıl Avrupa'da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.
5- Selçuklular Anadolu'yu, Osmanlılar ise orta Avrupa ve Balkanları Haçlı ordusuna mezar ettiler.
6- Sizi silah ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet sağladılar.
7- Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna her şeyini feda etmeseydiler, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz'da varlığını devam ettirirdi, kaldı ki Vehhabiliği kuranlar da, İngiliz Dominyon Bakanlığı'nın adamlarıdır. Batı her yerde İslamiyet’i, sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet'i devam ettirdi.
8- Kilise size kin kusmaktadır, sebepleri yukarıdadır.
9- Ben Türkiye'ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı, şimdi 19 üniversite var. [O tarihteki sayı]
10- Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa'nın refahı ve medeniyeti yıkılır.
11- Yine sizler, Avrupa'nın tarihi düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız.)
Sual: Bazı dinde reformcular; “Avrupa kıtası küçük ve çok kalabalık ve toprağı fakir olduğundan Avrupalılar yaşayabilmek için, tabiatla çarpışmaya, fen ve sanatta ilerlemeye mecbur oldu. Muhtaç olan Avrupalıların birbiri ile dövüşmesi de, buna sebep oldu. Afrika'da sıcak havalar insanları gevşetti. Ekvator ormanlarındaki bol ve çeşitli meyveler tembelliğe sebep oldu. Asya'da, Afrika'nın kızgın çölleri ve Avrupa'nın buzlu dağları olmadığı için, Asyalılar rahat yaşadılar. Hayatı kazanmak için kolay çalıştılar. Asya kıtası medeniyetin beşiği oldu. Demek ki, şarklı, doğulu bir millet de çalışabilir, yükselebilir. Osmanlıların geri kalmasını, şarklı olmasında, iklimde aramamalıdır. Dinde, kaza ve kader anlayışında aramalıdır” diyorlar. Bunun gerçeklik payı var mıdır?
CEVAP
Osmanlıların kaza ve kaderi yanlış anladıklarını, insanların kendilerine kıymet vermeyip, hadiselere teslim olduklarını bir an için kabul etsek bile, çöküntüyü meydana getiren sebepler başkadır. Bunu kısaca şöyle açıklayalım:
Müslümanların hadiselere, olaylara teslim olmasını hoş görmeyenler, gözlerini açar açmaz, milletin bu hâlinden istifade ederek, onları aldatmaya, mevki ve menfaat kapışmaya koyuldular. Onlar memleketin yükselmesi için çalışsalardı, itaate ve teslimiyete alışmış diyerek kötüledikleri bu millet, onlara da teslim olur, itaat eder ve yükselmekte güçlük çekilmezdi. Görülüyor ki, kabahat millette değil, milleti doğru yola sürüklemeyen, koltuk sahibi reformistlerdedir.
Milletin uyanması elbette lazımdır. Fakat, koca bir millet, hep birden, birdenbire uyanamaz ya. Önce uyananlar, iyi yolda çalışmadılar. Yalnız kendilerini düşündüler. Kötülüklere alet oldular. Geri kalanlar uyanmadan, biz kendi keyfimize, kendi kazancımıza bakalım dediler. Bizden sonra ne olursa olsun, yeter ki, post, makam elden gitmesin diyerek sandalyelerini, koltuklarını sağlamlaştırmak için, milletin gözünün kapalı kalmasına, uyumasına çalıştılar. Milletin uyanmasına, yükselmesine mâni bir iken iki oldu.
Halk, gaflet uykusundan uyanmaya mı, yoksa açıkgözlerin uyutmasından kurtulmaya mı çalışacağını şaşırdı! Osmanlıların