Çeşitli hâlleriyle hikmet saçan bir derviş,
“Bunda da bir hikmet var” sözünü çok edermiş.
Bu yüzden kendisine Hikmet Baba diyorlar,
Fakat onu saf sanıp alaya alıyorlar.
Nasipsiz birkaç kişi, oyun oynarlar ona,
İneğini götürüp bağlarlar bir ormana.
Derler, “Şimdi de hikmetten söz edecek mi?
İneği aramaya dağlara gidecek mi?”
Akşam sığırlar gelir, Dervişin ineği yok,
Bekliyorlar Dervişte görülsün âni bir şok.
Hikmet Baba bu işi de hiç anormal bulmaz,
“Bunda da bir hikmet var” sözünden geri kalmaz.
Çoluk çocuk birlikte köyden kıra çıkarlar,
Sığırın otladığı her tarafa bakarlar.
Nihayet aramaktan iyice yorulurlar,
İneği bir ağaca bağlı halde bulurlar.
Hikmet Baba yine der, “Bunda da bir hikmet var,
Fakirin ineğini bu ağaca kim bağlar?”
Biraz dinlenmek için oraya otururlar,
Yorgunluktan dolayı hep uyuya kalırlar.
Sabah olunca kalkıp köylerine giderler,
Acıklı manzarayı ibretle seyrederler.
Gece bir deprem olmuş, köy viraneye dönmüş,
Feryatlar yükseliyor, bazı ocaklar sönmüş.
Hikmet Baba üzülür, yine bir hikmet söyler:
“Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler.
Rabbimiz bir sebeple köyden çıkardı bizi,
İneği bağlatarak kurtardı hepimizi.”