Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları, rafta süs olarak dursun diye değil, okunsun, amel edilsin diye yazıldı. Âhir zamanın zulmeti çok olur. Bu kitapları ara sıra veya gelişigüzel değil, düzenli ve çok okumalı. Böyle yapılmazsa zulmet, elde edilenleri de alıp götürür. Sonra, öğrenilenler severek yapılamaz, zamanla sevmemeye de başlanır. Kendimize bu büyüklerin kitaplarını mürşid edinmeliyiz. (Mürşidi olmayanın, mürşidi şeytandır) buyuruluyor. Şeytana ve nefsine tâbi olan felakettedir, ahirette azaptadır. Allahü teâlâ bu büyükleri tanımayı nasip ettiyse, doğru istikamete kavuşturdu demektir. Ancak, bunun şuurunda olmalı ve muhafaza etmeye çalışmalı. Bir yere giderken yanlış yol gösterseler, varmak istediğimiz yere gidemeyiz. Hiçbirimizin yarına çıkacağı belli değil. Her an bir yere gidiyoruz, bir hedefimiz var, ama hedefe giderken de çok yan yollar, benzer yollar var. Allah korusun, yanlış yola girilirse, ömür bu yolda biter ve netice, sonsuz felaket olur.
Hacca gidecek biri, yolda birine, (Mekke'ye nereden gidilir?) diye sormuş. O da bilmiyormuş, bilmiyorum da diyememiş. (Buradan gideceksin) diye rastgele söylemiş. O da o yola girmiş, sonunda Horasan'a gelmiş. (Kâbe nerede?) diye sormuş. (Ne Kâbe'si, burası Horasan) demişler. Eyvah demiş, ama ne çare! Mevsim geçmiş, hacca gidememiş, Kâbe'yi de görememiş, ömür de bitmiş.
Büyüklerin verdiği bu misalde, Kâbe mecazidir, Allahü teâlânın rızası demektir. Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için, insan önüne gelene sorar mı? Rast geldiği adama, Allahü teâlânın rızası nerede der mi? Peki kime soracak? Bilen kim ise, ona soracak. Elbette Ehl-i sünnet âlimlerine soracak, Silsile-i aliyye büyüklerine soracak. Onların yolları ve kitapları da ortada. Doğru yolu, bu doğru kitaplardan öğrenecek. Allahü teâlâ, (Âlimlere sorun) buyuruyor. Âlim yoksa, kitaplarından öğreneceğiz. İmanı muhafaza etmek, ancak dinimizi doğru öğrenmekle, emirleri yapıp, yasaklardan sakınmakla mümkündür.
Başkasıyla değil, kendimizle mücadele edersek kurtuluruz. Her insanın, her eşyanın iyi ve kötü tarafları olabilir. İsa aleyhisselam, bir yerden geçiyormuş, ölü bir hayvan görmüşler, çok kokuyor. Herkes burnunu tıkamış, sağa sola bakıyor, ama İsa aleyhisselam bakmış, sonra gülümseyerek, (Ne güzel dişleri var) demiş. Bardağın dolu kısmını görmek gibi, her şeyin iyi tarafını görmek gerektiğini vurgulamıştır. Biz de, insanları üzmemek, kul hakkına girmemek için, onların iyi yönlerini görmeye çalışmalıyız.