Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsan niçin yaratıldı? Allahü teâlâ insanları niye yarattı? Rabbimiz insanı, kendisini tanımakla ve ona kulluk etmekle şereflenmesi için yarattı. Yaratılış gayesini bilmeyen insan, hep sıkıntı içinde olur.
Her zaman kendimize, (Dünyaya niçin geldik, geliş gayemiz nedir?) diye sormak gerekir. Hepimiz Allah’ın kullarıyız. O, kullarına ne isterse yapar. O ne isterse, yapmak mecburiyetindeyiz. Ne yaparsak yapalım, Onun rızası için yapmamız gerekir. Hac Onun için, namaz Onun için, hediyeleşmek Onun için, para Onun için, yani her şey Onun için olmalı. Eğer Onun için değil de başkası içinse, felaket olur.
Arkadaşlık, dostluk, düşmanlık, sevgi, nefret, hatıra ne gelirse, burada Rabbimizin emri ne, yasağı ne, rızası ne, onu düşünmek zorundayız. Aksi halde nefsimizin istediğini yapmış oluruz ki, bu çok tehlikelidir.
Ana baba, sadece dünyaya gelmemize sebeptir. Su, hava, ekmek de sebeptir. Bunlar olmasa yaşayabilir miyiz? Ama biz, onlar için yaratılmadık, Allah için yaratıldık. Bu sebeplerin hepsine hürmetimiz var; fakat biz onların değil, Allah’ın kuluyuz. Eğer Onun rızasını gözetmeden, ana babamıza yıllarca, hatta asırlarca hizmet etsek, zerre kadar kıymeti yoktur.
Bunun gibi, Hazret-i Ali’yi Peygamber efendimizden ayırarak seven, ayrı bir din gibi gören küfre girer. Ehl-i beytin ve Eshab-ı kiramın hepsini sevmeliyiz; ama Cenab-ı Peygambere iman ettikleri için, Ona tâbi oldukları için sevmeliyiz. Bütün müslümanları da bunun için sevmeliyiz.
Şirk, Allah’a ortak koşmaktır, en büyük felakettir. Allah var, şeriki yani ortağı yoktur. Allahü teâlâ, (Şirk hariç her günahı affedebilirim; ama şirki affetmem) buyuruyor. (Şirki affetmem) demek, (Şirk üzere [imansız] ölenleri affetmem) demektir. Yoksa bir müşrik, Müslüman olunca onu affeder.
Yiyip içtiğimiz, çalıştığımız, konuştuğumuz, dinlediğimiz, yazdığımız her şey, yani bütün yaptıklarımız Allah için olmalı; çünkü Cenab-ı Hak Kur’an-ı kerimde mealen, (Kim Allah içinse, Allah da onun içindir) buyuruyor. Hiçbir köle, iki evin birden kölesi olamaz. Ya o evin kölesi oluruz, ya bu evin kölesi oluruz. Hem nefsimizin kölesi, hem de Allah’ın kölesi olamayız. İkisinin de kölesi oluruz dersek, kendimizi kandırmış oluruz. Sadece nefsimizin kölesi olmuş oluruz, Rabbimizin kölesi olmamış oluruz.
Allahü teâlâyı, her şeyimizi yaratan Rabbimizi bırakıp da, başkasına tapmamız olacak şey değildir. Her şeyi Rabbimiz veriyor, biz kime teşekkür ediyoruz? Rabbimiz bizi görüyor, işitiyor, yani ne yapıyorsak biliyor; ama biz utanmadan Ona isyan edersek, bunun vebali büyük olur.
Ölmeden önce tevbe eden, geç kalmamıştır. O halde hemen tevbe edip, kendimize gelmek zorundayız.