Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir mümine yapılacak en büyük iyilik, onun Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadında olmasına vesile olmaktır; çünkü o itikat, o iman, onun hem dünyası, hem ahireti içindir. İmanı olan dünyada sıkıntı çeker, ahirette rahat eder diye bir şey yoktur; çünkü müminin her hali ibadettir, her hali sevabdır. Mesela sıkıntı çekince sabreder, sabrın sevabını alır. Nimetlere kavuşunca şükreder, bu sefer şükrün sevabını alır. Yani mümin için kayıp yoktur, boş yoktur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Müminin her işi, hayırdır. Nimete şükreder, hayra kavuşur. Belaya uğrayınca, sabreder, yine hayra kavuşur.)
Musibet zamanında sabretmeli, Allahü teâlâya sığınmalı. Bir müminin başına bir taş gelse, başı yarılsa, o taşı alıp da, sen neden benim başımı yardın, sen neden bana bunu yaptın diye, taşa bir şey söylemez. Taşı kim attı, ona bakar. İnsanlar da birer taştır. Elbette Allahü teâlâ, insanlar eliyle insanlara bir şeyler yaptırır. O halde, bize bir musibet geldiği zaman, o taşa bir şey dememeli, o insana bir şey söylememeli. (Benim başıma bu iş geldi, acaba Rabbime karşı ne suç işledim ki, Allahü teâlâ bu kulunu bana musallat etti?) demeli. Evet, yapan için kötü bir şey, o çok günaha girdi; ama esas onu gönderen yüce Allah’tır. O hissi, o kuvveti ve o imkânı veren Allahü teâlâdır. Onun için mümin, başına ne gelirse gelsin, istigfar etmeli. Her derde deva, her hastalığa ilaç, her sıkıntıya çare, istigfardır. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(İnsanın üç babası var: Biri dünyaya gelmesine sebep olan baba. İkincisi, kızını veren baba. Üçüncüsü, onu cehennemden koruyan, dünya ve ahiretini kazanmaya sebep olan ve dinini öğreten baba yani hocası.)
Eğer bunu sıraya koyarsak, üçüncü diye bahsettiğimiz o mübarek zat, hepsinin önüne geçer, “bir numara” olur. Hazret-i Ömer’in oğlu Hazret-i Abdullah, bir gün deveyle, arkadaşlarıyla birlikte bir yere gidiyorlardı. Birden deveden indi, orada bir köylüyü buldu, yanına aldı, getirip devesine bindirdi. Yuları tutup, nereye gidiyorsan beraber gidelim dedi ve yürümeye başladı. Arkadaşları hayret etmişlerdi, (Ya Abdullah, sen bunu boşa yapmazsın, sebebi ne?) dediler. Abdullah bin Ömer hazretleri buyurdu ki, (Bunun babası, babamın dostuydu. Babam, bunun babasını çok severdi. Bunun babasının babama iyilikleri vardı. Evlada yapılan, babaya yapılmış demektir. (İyiliklerin en iyisi, baba dostuna iyilik etmektir) hadis-i şerifi de bunu bildiriyor.)
İşte, bize dinimizi öğreten Ehl-i sünnet âlimleri, mesela imam-ı Rabbani hazretleri babamızdır. Bu mübarek zatı seven, yolunda olanlar, onun evlatlarıdır. O halde, evlada yapılan babaya yapılmış demektir. Çok dikkat etmeli, çünkü bu yolda olanların hepsinin babası, o büyüklerdir.