Aradığınız kelime sarı renk ile işaretlenir.
Yazı boyutu     
 
Kur’an-ı kerimle ilgili çeşitli sorular

Sual: Kur’an Kadir gecesi mi indi, yoksa Berat gecesi mi?
CEVAP
Tefsirlerdeki bilginin özeti şöyledir:
Levh-il mahfuza inişi Berat gecesinde oluyor, dünya semasına indirilmesi ise Kadir gecesinde oluyor. İlk inişi Kadir gecesinde olmuştur. 23 senede indi. Bir âyet meali:
(Apaçık olan Kitaba and olsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Her hikmetli iş o mübarek gecede ayırt edilir.) [Duhan 3-4]

Bu âyetin açıklamasında buyuruluyor ki:
Kur’an-ı kerim, Levh-il mahfuza bu gece indirildi.
Dünya semasına indirilmesi ise, Kadir gecesinde oldu. Bir âyet meali şöyledir:
(Biz onu [Kur'anı] Kadir gecesinde indirdik.) [Kadr 1]

Sual: Mucize mahluk olur. Kur'an mahluk değilken nasıl mucizedir?
CEVAP
Kur'an-ı kerim, istisna olarak mahluk olmayan mucizedir.

Sual: Kur'anda Fatiha sûresinden sonra âmin diye bir kelime yok. Âmin diyenler Kur'ana kelime ilave etmiş olmuyorlar mı? Bu yanlışlığın sebebi nedir?
CEVAP
Ortada bir yanlışlık var. Bu yanlışlık yalnız Kur'an diyerek hadis-i şerifleri inkâr edenlerdedir. Kur'an-ı kerimden hangi şeyi anlayabiliriz ki? Mesela namazı bozan şeyler Kur'anda yazıyor mu? Namazın farzları ve nasıl kılınacağı var mı? Namazın sünnetleri, mekruhları ve vacibleri Kur'anda yazar mı? Namazın kaç rekat kılınması gerektiği yazılı mı? Bunları ve her şeyi Allahü teâlâ Peygamber efendimize bildirmiştir, O da bize bildiriyor. Peygamber efendimiz, Fatiha'dan sonra âmin demek gerekir buyuruyor. Âmin demek sünnettir. Esas yanlışlık, Kur'an meali okuyup da Kur'anda âmin kelimesi yok demektir. Her Müslümanın fıkıh kitabı okuması lazımdır. En güzel, en faydalı fıkıh kitabı ise Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’dir.

Sual: Nahl sûresinin (Allah bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratır) mealindeki 8. âyetindeki "Bilemeyeceğiniz şeyler"den maksat nedir?
CEVAP
"Bilemeyeceğiniz şey"
buyuruluyor. Bilebilseydik öyle buyurulmazdı. Ancak tahminler yapılmaktadır. "Bilemeyeceğimiz şeyleri" bazı müfessirler, "Acayip garaib" diye tefsir etmişlerdir. Bugün, ilk hatıra gelen şeyler füze, TV, bilgisayar ve diğer teknik cihazlar olabilir. Daha başka şeyler de bulunacak demektir. (Tibyan)

Sual:
Bazı kitap satıcıları Mushafları aşağı yerlere koyuyorlar. Bu saygısızlık değil mi?
CEVAP
Kitap satıcılarının, öyle yapmaları Kur’an-ı kerime hürmetsizlik olur. Kur’an-ı kerim öğretilmesine, okunmasına sebep olmak niyetiyle kitapçıların, Kur’an-ı kerimi bastırıp, Mushaf olarak satmaları caiz ve sevap olur. Aldığı satış parası helal olur; fakat böyle niyetin alameti vardır ki, mal oluş fiyatına yakın, az bir kârla satmalıdır. Geçimi başka kitaplardan sağlanıyorsa, Mushaf’ı kârsız satmalıdır.

Sual: Kur'an-ı kerimi yattığımız odada başucumuza asıyor bu şekilde yatıyoruz. Ayrıca bu odada ve diğer odalarda dini levhalar da var. Bunun mahzuru var mı?
CEVAP
Yatak odasında Mushaf (Kur’an-ı kerim) ve dini levha bulunmasının mahzuru olmaz.

Sual: Kur’an-ı kerimin mealini okumak hatim yerine geçer mi?
CEVAP
Hatim yerine geçmez.

Sual: Mealden dinimi öğrenmeye çalışıyorum, uygun mu?
CEVAP
Uygun değil. Mealden tefsirden din öğrenilmez. Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli kitaplarından hazırlanan ilmihallerden öğrenmeli. Bunun için size Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabını tavsiye ederiz. Bu kıymetli eseri hakikatkitabevi.com adresinden de okuyabilirsiniz.

Sual: Ayrıca bir Kur’an-ı kerim ihtiyacım var, hangisini önerirsiniz? Mealli olması uygun mu?
CEVAP
Mealli olması uygun değil. En iyi hangisini okuyorsanız onu alın.

Sual: Deri kaplı, fermuarlı küçük Mushafla helaya girmek caiz mi?
CEVAP
Evet caizdir.

Sual: Mushafı yükseğe açık olarak koymak caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Hâfız idim. Boş zamanım olursa, hıfzımı takviye edeyim mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Mushafın kenarına İslam harfleriyle yazı caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual: İçinde Mushaf bulunan çantayı, dizden aşağıda taşımak caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Çok küçük Mushaflar var. Bunları kolye olarak kullanmak günah mıdır?
CEVAP
Kur'an-ı kerimi okunamayacak kadar küçük harflerle yazmak, böyle küçük Mushafı almak günahtır. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimi okumak, dinlemek, emirlerini öğrenip yapmak için gönderdi. Kur'an-ı kerimi okunamayacak kadar küçük yazmak, ona hakaret etmek olur. Halife Hazret-i Ömer, böyle küçük yazan birini cezalandırmıştır. (Halebi)

Böyle Mushafları almak, taşımak, hristiyanların putları gibi altın veya gümüş mahfaza içinde boyna takmak, faydasız ve günahtır.

Sual: Namazda okunan Kur’an mı yoksa dışında okunan mı daha sevaptır?
CEVAP
Namazda okunan daha sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Namazda okunan Kur'an, namaz dışında okunan Kur'andan daha sevaptır.) [Cami'ussagir şerhi]

Sual: Kur'anın ikinci sûresine Bekara denmesinin sebebi nedir?
CEVAP
Bekara
, sığır, inek manasındadır.

Musa aleyhisselam zamanında Beni İsrail’den bir genç, kendisinden başka mirasçısı bulunmadığı halde, malına tamah ederek zengin amcasını öldürür. Ölüsünü de gizlice başka bir köye bırakır. Ertesi günü Hazret-i Musa’ya gidip, zengin şahsı bu köylülerin öldürdüğünü söylerler. Onlar da kendilerinin öldürmediğini söyleyince, Cenab-ı Hak, bir inek kesip bir parçası ile ölüye vurulursa, ölü dirilip katilin kim olduğunu söyleyeceğini Hazret-i Musa’ya bildirir.

Kavmi, böyle bir şeyin olamayacağını zannederek, Hazret-i Musa’ya, (Sen bizimle alay mı ediyorsun?) derler. O da, bir Peygamberin alay etmeyeceğini söyler ve (Cahillikten Allah’a sığınırım) buyurur.

Hazret-i Musa’ya kesilecek ineğin vasfını sorarlar. O da bildirir. Değeri üç altın etmesine rağmen, istenilen vasıflar bu inekte bulunduğu için, derisi dolu altın verilerek ineği satın alıp keserler.

Kesilen ineğin bir parçasını ölüye vurunca, ölü dirilip, (Beni öldüren yeğenimdir) der ve tekrar ölür. Köylüler katili yakalayıp öldürürler. Böylece iki köy arasındaki çekişme de sona erer. Bu husus, Bekara sûresinin 67-73. âyet-i kerimlerinde bildirilmektedir.

Son âyet-i kerimenin devamında mealen (İşte Allah ölüleri böyle diriltir, düşünüp de gerçeği anlamınız için size [kudretini, peygamberine verdiği mucizeleri] gösterir) buyurulmaktadır.

Firavunlar devrindeki Mısır’da, sığır mukaddes bir hayvandı. Şimdi Hindistan’da olduğu gibi ineğe tapılırdı. Allah’tan başka şeylere tapınılmayacağını göstermek ve böyle bâtıl inançları yıkmak gayesiyle bildirilen mucize gösterilmiştir.

Bekara sûresinde Hakla bâtıl anlatılmaktadır. Öküzle sürülen saban, toprağı yarıp ikiye ayırdığı gibi, Hakkı, bâtıldan ayırması bakımından da bu sûreye Bekara ismi verildiği bildirilmiştir.

Sual: Bizim camiye biri gizlice gelip, Mushaflardaki Tevbe sûresinin son iki âyetini karalıyor. Oraya da bu Kur’andan değil diyor. Bunu kimler yapabilir ki?
CEVAP
Resulüm yani peygamberim diyen Reshat Khalife isimli Mısırlı biri, 19 sayısının katlarına uymuyor diye, o iki âyeti inkâr ediyor. Bu inkârıyla, ya, (Kur’anı biz indirdik, onu değişmekten biz koruyacağız) mealindeki âyet-i kerimeyi de kabul etmemiş oluyor veya kabul ediyorsa, Allahü teâlânın Kur’an-ı kerimi koruyacağına güvenmemiş oluyor. Bu sapık adama inanan ahmağın biri onu karalamış olabilir.

Eskimiş Mushaf
Sual:
Çok yıpranmış, yırtılmış Mushaf'ı yakmak caiz midir?
CEVAP
Eskimiş, istifade edilmez hâle gelmiş Mushaf’ı, çürüyüp, toprak oluncaya kadar açılmayacağı emin olan ve ayak basılmayacak yerdeki toprağa gömmek gerekir. Böyle bir yer bulunamazsa, yakıp külünü gömmek veya külünü denize, ırmağa atmak caizdir.

Mushaf arasına çiçek koymak
Sual:
Mushaf arasına, çiçek, gazete parçası koymak caiz midir?
CEVAP
Mushaf arasına çiçek koymak caizdir, hürmetsizlik sayılmaz. Gazete parçası koymak hürmetsizlik olur. Latin harfleri, İslam harfleriyle karışmış olur.

Sual: Kur’an yazılı CD’leri, Kur’an öğrenmek için hazırlanan CD’leri veya Mushafları, kâr kazanmak için satmak caiz mi?
CEVAP
Bunları satmak, Kur'an-ı kerim öğretilmesine, okunmasına sebep olmak niyeti ile olursa, caiz ve sevab olur, fakat böyle niyetin alameti, bunları, maliyetine yakın, çok az bir kârla satmaktır. Başka geliri de varsa, Mushafı kârsız satmalıdır. Kâğıt, işçilik ücreti ve masraflarını almak caizdir. (Seadet-i Ebediyye)

Sual: Bilimde dinozorlardan ve buzul çağıyla birlikte soylarının tükenmesinden bahsediliyor. Kur'anda böyle bir şeyden bahsediliyor mu?
CEVAP
Kur’an-ı kerim, tarihten, biyolojiden, teknolojiden, tıptan kısmen bahsetse de, o, tarih, coğrafya, tıp veya biyoloji kitabı değildir. Bunlardan detaylı şekilde bahsetmez. Herkesin Âdem aleyhisselamdan geldiğini bildirir, o kadar.

Kıraat ve tilavet
Sual:
Kıraat ve tilavet ne demektir?
CEVAP
İkisi de, Kur’an-ı kerim okumak demektir. Genelde kıraat, namaz içinde okumak; tilavet ise namaz dışında okumak anlamında kullanılır.

Sual: Kur'an-ı kerim, Mushaf haline nasıl geldi?
CEVAP
Kur'an-ı kerim, 23 yılda, parça parça nazil oldu. İnen ayetler, çeşitli şeylere yazıldığı gibi, müminler tarafından da hemen ezberleniyordu. Ancak Yemame savaşında, Kur'an-ı kerimin hepsini ezberleyen 70 hâfız şehit olunca, (Kur'an-ı kerimi ezberden bilenler azalıyor) diye telaşlanan Hazret-i Ömer, halife Hazret-i Ebu Bekir'e, Kur'an-ı kerimin toplanıp yazılmasını tavsiye ve rica etti. Hazret-i Ebu Bekir de, Muhammed aleyhisselamın kâtibi olan Zeyd bin Sabit'e Kur'an-ı kerim sûrelerinin ayrı ayrı kâğıtlara yazılmasını emretti. Sonra bir heyet, Kureyş lehçesiyle bir Mushaf yazdı. Hazret-i Osman zamanında bu Mushaf'tan, 6 adet daha yazılarak vilayetlere gönderildi. Bu suretle, Resulullahın vefat edeceği yıl, Cebrail aleyhisselamla beraber iki defa okumuş oldukları Kur'an-ı kerim yazıldı. Buna uymayan nüshaları imha edildi. Bugün bütün İslâm ülkelerinde mevcut olan Mushafların tertibi ve şekli Mushaf-ı Osmani'ye tam uygundur. O zamandan beri bir tek harfi değişmemiştir. (Mir'at-ı kâinat)

Sadakallahül-azîm demek
Sual:
(Kur’an-ı kerim okuduktan sonra, sadakallahül-azîm demek bid’attir. Çünkü manası, en doğrusunu Allah bilir demektir) deniyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Sadakallah
, Allah doğru söyledi demektir.
Sadaka Resulullah, Resulullah doğru söyledi demektir.
Sadakallahül-azîm, (Azîm olan, büyük olan Allah doğru söyledi) demektir.

Kur’an-ı kerim Allahü teâlânın sözü olduğuna göre, Allah doğru söyledi demek, bid’at olmaz. Asırlardır âlimlerimiz böyle söylemişlerdir.

Sûrelerin yerleri
Sual:
Kur'an-ı kerimdeki sûrelerin ve âyetlerin yerleri nasıl tespit edilmiştir? Niye iniş sırasına göre konmamıştır?
CEVAP
Sûrelerin sırasını Peygamber efendimiz bildirmiştir. Halife hazret-i Osman da, bildirildiği şekilde yazdırdığı altı Mushaf’ta bu sûreleri yerlerine koydurmuştur. (Rehber Ansiklopedisi)

Resulullah’ın dine ait her sözü vahye dayanır. Bir âyet-i kerimede mealen, (Resulüm kendi arzusuyla konuşmaz. Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir) buyuruluyor. (Necm 3, 4)

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yemin ederim ki, ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum.) [Taberanî]

Farklı kaviller varsa da, âyetler gibi sûrelerin yerleri de vahye dayanmaktadır. (Kurtubi)

Mushaf ve Kur'an
Sual: Mushaf ile Kur'an arasındaki fark nedir?
CEVAP
Kur'an, sözlükte, okumak, okunmuş gibi mânâlara gelirse de, ıstılahta yani terim olarak, (Allah'ın sözü) demektir. Mushaf, Allah’ın sözlerinin yazıldığı kitabın adıdır. Bunun için, büyük Kur'an, küçük Kur'an, eski Kur'an, yeni Kur'an dememeli. Yani Allah’ın sözlerinin büyüğü, küçüğü, eskisi ve yenisi olmaz. Ama Mushaf, kitap olduğu için yenisi eskisi, küçüğü büyüğü olur. Kur'an-ı kerim, Allah'ın sözüdür ve mahlûk değildir, fakat Mushaf, kâğıt olarak mahlûktur. Mahlûk, yaratılmış demektir.

Mushaf, Allah'ın sözlerinin yazıldığı kitap olduğu için, Mushaf yerine Kur'an-ı kerim dense de caizdir. Zarf söylenir içindeki anlaşılır. Ama yine de bilenlerin Mushaf demesi daha iyi olur.

Mushaf ve Kur'an ne demektir?
Sual:
Mushaf yerine Kur'an demek caiz midir?
CEVAP
Önce bunların mânâlarını bildirelim: Mushaf, Kur'an-ı kerimin kâğıtlara yazılarak kitap hâline gelmiş şeklidir, mahlûktur, yani yaratılmıştır. Kur’an ise, Allah'ın sözüdür, mahlûk değildir. Ama âdet olmuştur, Mushaf yerine Kur’an da denmektedir. (Bunun içinde Kur’an var yani Allah'ın sözü var) demektir. Çok zaman zarf söylenir, mazruf anlaşılır. Mazruf, zarfın içindeki demektir. Mesela (Soba yanıyor) denince, sobanın kendisi değil, içindeki odunun, kömürün veya gazın yandığı anlaşılır. (Bu sınıf tembeldir) denince de, o sınıftaki öğrencilerin tembel olduğu anlaşılır.

Kur'an-ı kerimde, (Zalim köylüler) için, (Zalim köy), (Köy halkına sor!) yerine, (Köye sor!) denmiştir

Bunun gibi, (Vatan sevgisi imandandır) hadis-i şerifinden kasıt da, taş, toprak değil, vatanın içindeki Müslümanlardır. (Şeref-ül mekân bil mekîn) buyuruluyor. (Bir yerin şerefi içindekiyle ölçülür) demektir. İçindeki iyi ise orası iyidir, kötü ise orası kötüdür. Bir vatanda Müslümanlar varsa orası kıymetlidir. Orayı sevmek imandan olur. Camiyi sevmek de imandandır. Barı, meyhaneyi sevmek de fısk alametidir.

(Allah tektir, teki sever) hadis-i şerifi de böyledir. (Teki sever) demek (Teke riayet eden Müslümanı sever) demektir. Müslüman olmayanı, teke riayet etse de sevmez.

Âyetler ve hadisler veciz olduğu gibi, genelde atasözleri, deyimler de veciz olur. Mesela, (Zaman sana uymazsa sen zamana uy!) sözü de böyledir. Zamanın kendisine değil, (O zamandaki insanların faydalı işlerine, o zamanın tekniğine uy!) demektir.

Bir sözü, söyleyenin maksadına göre anlamak gerekir. Maksadını düşünmeden, (Bu doğru değil) demek yanlıştır. Mushaf demek daha uygunsa da, Kur’an-ı kerim demek de caizdir.

Âyet yazılı kâğıt
Sual: Âyet-i kerime yazılı kâğıt parçalarını ne yapmak lazımdır?
CEVAP
İçinde âyet-i kerime bulunan kâğıt parçalarının kendilerini veya bunları yakıp küllerini, denize dökmek veya ayak basılmayan temiz bir yere gömmek gerekir.

Sual: Kur’andaki âyet ve sure sayıları net ve kesin değil midir?
Cevap: Kur’an-ı kerimde 114 sure ve 6236 âyet vardır. Âyetlerin sayısının 6236’dan az veya daha çok olduğu bildirildi ise de, bu ayrılıklar, büyük bir âyetin, birkaç küçük âyet sayılmasından veya birkaç kısa âyetin, bir büyük âyet yahut surelerin başındaki Besmelelerin bir veya ayrı ayrı âyet sayılmasından ileri gelmiştir. Bu hususta Bostan-ül-ârifin kitabında geniş bilgi vardır.

Kur’an-ı kerimin Mushaf haline gelmesi
Sual:
Kur’an-ı kerim, bugün elimizdeki şekli ile mi geldi yoksa daha sonra toplanıp bu şekilde oldu?
Cevap: Cebrâîl aleyhisselam her sene bir kerre gelip, o ana kadar inmiş olan Kur’an-ı kerimi, Levh-il-mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Ahirete teşrif edeceği sene, iki kere gelip, tamamını okudular. Muhammed aleyhisselam ve Eshab-ı kiramdan çoğu, Kur’an-ı kerimi tamamen ezberlemişti. Bazıları da, bazı kısımları ezberlemiş, birçok kısımlarını yazmışlardı. Muhammed aleyhisselam, ahirete teşrif ettiği sene, halife hazret-i Ebû Bekir, ezber bilenleri toplayıp ve yazılı olanları getirtip bir heyete, bütün Kur’an-ı kerimi, kâğıt üzerine yazdırdı. Böylece, Mushaf denilen bir kitap meydana geldi. Otuzüçbin Sahabi bu Mushafın her harfinin, tam yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdi. Sûreler belli değildi. Üçüncü halife hazret-i Osman, hicretin 25. senesinde, sûreleri birbirinden ayırdı. Yerlerini sıraladı. Altı tane daha Mushaf yazdırıp, Bahreyn, Şam, Mısır, Kufe, Yemen, Mekke ve Medine’ye verdi. Bugün, bütün dünyada bulunan mushaflar, hep bu yedisinden yazılıp, çoğalmıştır. Aralarında bir nokta farkı bile yoktur.

Gösterdiği yolda gitmek için gönderildi
Sual: Kur’ân-ı kerim sadece okumasını öğrenmek ve tecvid kaidelerine uyarak okumak için mi gönderildi?

Cevap: Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se'âdet kitabında buyuruluyor ki:
“Kur’ân-ı kerim okumasını öğrenmek çok sevaptır. Fakat, Kur’ân-ı kerim okuyanların ve hafızların, ona saygı göstermeleri lazımdır. Bunun için de, her sözü, her işi Kur’ân-ı kerime uygun olmalıdır. Onun edebi ile edeplenmelidir. Onun yasak ettiği şeylerden sakınmalıdır. Ona, böyle saygı göstermezse, Kur’ân-ı kerim kendisine düşman olur. Resulullah aleyhisselam buyurdu ki:
(Ümmetimdeki münafıkların çoğu, Kur’ân-ı kerim okuyanlardan olacaktır.)

Ebu Süleyman Dârânî hazretleri buyuruyor ki:
“Cehennemde azap yapan, Zebânî adındaki melekler, puta tapan kafirlerden önce, İslâmiyete uymayan hafızlara saldıracaklardır.” Para kazanmak için mevlid okuyan, mûsiki ile mevlid okuyan hafızlar da böyledir. Şunu iyi bilmelidir ki, Kur’ân-ı kerim, yalnız okumak için gönderilmedi. Gösterdiği yolda gitmek, İslâmiyete uymak için gönderildi.”

Şir'a-tül-islâmda deniyor ki:
“Kur’ân-ı kerimi şarkı söyler gibi okumak, bidatlerin en çirkini, en kötüsüdür. Böyle okuyanlar cezalandırılır.”

Eskiyen Mushafı yakmak
Sual: Evlerde yıpranmış, sayfaları kopmuş, okunamaz durumda olan Kur’ânlar, Mushaflar yakılabilir mi veya ne yapmalıdır?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Berîkada deniyor ki:
“Tâtârhâniyyede, yırtık, eski olup kullanılamayan Mushaf yakılmaz. Temiz beze sarıp toprağa gömülür. Yahut toz gelmeyen temiz bir yere konur diyor. Sirâciyyede ise, gömülür veya yakılır demektedir. Müctebâda ise, akan suya bırakmaktansa, gömmek iyi olur deniyor. Minhâc-üd-dîn kitabında, yakmak yasak değildir, çünkü, hazret-i Osman, mensûh ayetler bulunan Kur’ân-ı kerimi yaktı, Eshâb-ı kiramdan hiç kimse, buna karşı bir şey demedi deniyor. Yakmak, yıkayıp yazıları gidermekten daha iyi olur. Çünkü, yıkamakta kullanılan sular ayak altında kalır denildi. Bunlardan anladığımız, yakmayıp, yıkayıp yazılarını gidermek veya gömmek iyi olur.”

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, eskimiş, istifade edilmez hâle gelmiş olan Mushafları, ayak altında bırakmak, bir şey sarmak, kaplamak, kese kâğıdı yapmak gibi kullanmak, hakaret etmek olur, haram olur. Çürüyüp toprak oluncaya kadar açılmayacağı emin olan yerdeki toprağa gömmek, bu yapılamazsa, yakıp külünü gömmek veya külünü denize, nehre koymak lazımdır. Hakaretten kurtarmak için yakmak caiz, hatta lâzım olur. Sirâciyye fetvâsı, Münyet-ül-müftî ve Halîmîden de böyle anlaşılmaktadır.

Sual: Kur’ân-ı kerime veya din kitaplarının bulunduğu yere karşı ayak uzatmakta dinen bir mahzur olur mu?
Cevap:
Mushafa yani Kur’ân-ı kerime ve din kitaplarına karşı ayak uzatmak mekruhtur. Eğer bunlar yüksekte iseler, ayak uzatmak mekruh olmaz.

Sual: Kur’ân-ı kerimi okunmadığı hâlde, evde bereket için bulundurmanın bir mahzuru olur mu?
Cevap:
Bu konuda Hindiyyede deniyor ki:
“Mushafı hiç okumayıp, hayır ve bereket için evinde saklamak caizdir ve sevaptır.”

Sual: Dini yazılar bulunan gazete veya benzeri kâğıtları, herhangi bir şey sarmak için kullanmanın dinen mahzuru olur mu?
Cevap:
Fıkıh yazılı kağıtlara bir şey sarmak caiz değildir. Allahü teâlânın ve Peygamberlerin aleyhimüsselâm isimleri yazılı ise, bunları silip, sonra bir şey sarılabilir. Fakat, bunlara da sarmamak layıktır. Çünkü, Kur’ân-ı kerimin harfleri de muhteremdir.

Sual: Bazı kimseler, Kur’ân-ı kerimi ve ekmeği öpmektedir. Bunları öpmenin dinen bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Kur’ân-ı kerimi ve ekmeği öpmek caizdir.

 
Geri dön
 
 
Dini Konularda Ara:


detay.asp?Aid=4787
detay.asp?Aid=4787
İhlas Vakfı
Dünya İçin Paylaşma Vakti
Online Bağış Yapmak İçin
Güncelleme Tarihi
13 Kasım 2024 Çarşamba
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orijinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan,
herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.
AnaSayfam Yap   |    Favorilere Ekle   |    RSS
Ziyaretçi Sayısı

Hosted by İhlas Net