Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her yüz senede bir dünyanın nüfusu değişir, yani yaşayanlar ölür, yenileri dünyaya gelir. Yüz senede bir, cemiyet yok olur yani değişir. Bir zamanlar başkalarının malı olan şeyleri şimdi biz kullanıyoruz, bizden sonra da başkaları kullanacak. Bir hana [otele] gidiyorsunuz, çıkarken diyorsunuz ki, karyolayı da götüreyim, şu perdeleri de götüreyim. Derler ki, aklından zorun mu var, bunlar senin değil, buranın malı. İyi ama ben burada kaldım. Tamam, burada kaldıysan, geldiğin gibi git! İnsanın ömrü bir kundak beziyle kefeni arasındadır. Biri az bir parçadır, biri de cepsizdir. Boş gelirsin, boş gidersin. O halde sadece senin olan, dünyada yaptığın amellerindir.
Bu dünyada herkes tarafını belli edecek, başka çaresi, yolu yoktur. İki taraf var, ortası da yoktur. Ya iman tarafında, ya küfür tarafında...
Ahirette de iki taraf yani iki yer var, ya Cennet, ya Cehennem, ortası yani üçüncü yer yoktur.
Bizim dinimizin iki esası vardır; biri öğrenmek diğeri öğretmek.
Dinimizin en büyük düşmanı cehalettir. Onun için nerede ilim varsa, din oradadır, nerede din varsa ilim oradadır. İlimsiz din olmaz, onun için ilim öğrenmek çok büyük ibadettir, çok büyük sevabdır.
Eğer bir mümin, gece yatmadan önce, biraz kitap okusa, biraz ilim öğrense, sabaha kadar ibadet sevabı verilir. Ondan sonra istediği gibi yatsın. Ne var ki, bir kitap okusa, biraz çocuğuna verse, yavrum oku da dinleyelim dese, o evdekilerin hepsi sabaha kadar ibadet sevabına kavuşuyorlar. Elden ayaktan düştüğümüz zaman yani musalla taşına koyulduğumuz zaman, namaz, oruç, ilim öğrenmek yok artık. Kefenle birlikte defterler kapandı; ancak sadaka-i cariye dediğimiz, bizim sebebimizle hayırlı bir iş olursa, ne âlâ! Bir şeyler öğretmemizin sebebi o, iyi bir evlat, iyi bir talebe, iyi bir hizmet eğer varsa, bu, öldükten sonra da sevab yazdırmaya devam eder. Yoksa ben ihtiyarlayınca, elden ayaktan düşünce, kenarda varlıklarım olsun, yedek akçem olsun, kiralık evlerim olsun diye, fâni bir dünya için yatırımı düşünen bir Müslüman, nasıl olur da, öldükten sonrası için yatırımı düşünmez, buna akıl ermiyor. Ki o yatırdıklarına kavuşacağı da, belli değil.
Başarının en büyük sebeplerinden biri de moraldir, güvendir, enerjidir. Bir toplulukta muhabbet hâsıl olunca, hizmetler ön plana çıkar, dedikodular azalır veya yok olur, onun yerine dua gelir, dua ise çok hoştur. Tabii hizmetler arttıkça rahmet artar, rahmet arttıkça merhamet artar, merhamet arttıkça bereket artar. Bereket arttıkça herkesin rahatlığı ve huzuru artar. Allah için olmayan işte, hayır ve sevgi olmaz, var zannedilenlerse zaten sahtedir.