Aradığınız kelime sarı renk ile işaretlenir.
Yazı boyutu     
 
Kur’an-ı kerimde nesh vardır

Sual: Kur’anda nesh var mıdır?
CEVAP
Elbette vardır. Nesh, emir ve yasakların yürürlükten kaldırılması veya değiştirilmesi demektir. Allahü teâlânın, Hazret-i Âdem’den itibaren gönderdiği dinlerin hepsi itikatta aynı, amelde ise farklıydı. Sonra bütün dinleri nesh edip, İslamiyet’i göndermiştir. Kur’an-ı kerim 23 senede indi. Bu zaman zarfında bazı hükümler tedrici olarak indi. Mesela, içki önce haram değildi. Bir âyet inip fayda ve zararından bahsedilmiş, zararı daha fazladır denilerek bırakılması istenmiş; fakat kesin olarak haram edilmemişti. Daha sonra kesin olarak haram edildi. Bir âyet-i kerime meali:
(Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden, bir âyeti nesh etmez veya unutturmayız.) [Bekara 106]

Hâşâ, bu âyet-i kerime lüzumsuz yere inmemiştir. Nesh var ki, böyle bildirilmiştir. İslam âlimlerinin kitaplarında bu hususta çok açıklama vardır. Türedilerin, nesh yok demelerine itibar etmemelidir.

Sual: Allah’ın, koyduğu bir hükmü, daha sonra değiştirmesi, akla uygun mudur? Nesh var mıdır?
CEVAP
Bütün hak dinlerde, iman bilgileri yani Amentü’nün esasları bozulmadan önce aynı idi. İmanda değişiklik olmaz. İki âyet meali:
(Kur’an, önce gelmiş olan kitapları tasdik edicidir.) [Bekara 97]

(Tevrat’ı tasdik eden Kur’ana inanın!) [Bekara 41]

Nesh
, Peygamber kıssaları ile Cennet ve Cehennemi bildiren âyetlerde olmaz. Yalnız, emir ve yasaklarda olur. Nesh; emir ve yasakları değiştirmek demek değil, bunların yürürlük zamanlarının bittiğini haber vermektir. Kur’an-ı kerim, Tevrat ve İncil’i nesh edip yürürlükten kaldırdı. (Beyan-ül-hak)

Dinin emir ve yasakları tedrici olarak bildirildi. Mesela Bekara sûresinin 219. âyetinde, önce içkinin büyük günahı yanında, bazı faydalarının da bulunduğu bildirildi. Daha sonra haram edildi. (Maide 91)

Nesh hakkında iki âyet meali:
(Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden bir âyeti nesh etmez veya unutturmayız.) [Bekara 106]

(Ya bize bundan başka bir Kur’an getir, yahut onu değiştir diyenlere de ki, Onu kendiliğimden değiştiremem.)
[Yunus 15]

Demek ki nesh edilen ve unutturulan âyetler vardır. Hadis-i şerifle de olsa, nesh yine Allahü teâlânın emri iledir. Çünkü Resulullahın dine ait sözleri vahiydir:
(Onun sözü vahiyden başka değildir.) [Necm 4]

Neshin çeşitleri şunlardır:
1- Âyetin, âyet ile neshi:
Bekara sûresinin 180. âyetinde, ölüm hastasının ana, baba ve yakınları için vasiyette bulunma şartı vardı. Nisa sûresinin 11. âyetinde, herkesin ne kadar miras alacağı bildirilmiş ve böylece vasiyet şartı kaldırılmıştır. Nisa sûresinin, (Yeminlerinizin bağladığı kimselere de hisselerini veriniz) mealindeki 33. âyetine göre, akraba olmayan iki kişi yeminleşir ve biri diğerine mirasçı olurdu. Ama Enfal sûresinin, (Yakın akrabalar vâris olmaya daha uygundur) mealindeki 75. âyeti ile neshedildi. (Ebu Davud)

Nur suresinin, (Zina eden kadını, başka erkekler nikah edemezler) mealindeki 3. âyet-i kerimesi, Nisa sûresinin üçüncü âyeti ile nesh edilmiş ve hadis-i şerif ile bildirilmiştir. (Seadet-i Ebediyye)

2- Âyetin, sünnet ile neshi:

Bekara sûresinin (Ölüm gelince, ana baba ve yakınlara vasiyet farzdır) mealindeki 180. âyeti, [Buhari’deki] (Vârise vasiyet yoktur) hadis-i şerifi ile nesh edildi.

Zekât verilmesi bildirilen 8 sınıftan biri olan Müellefe-i kulub, iman etmesi veya kötülükleri önlenmek istenilen kâfirler ve yeni iman etmiş olan zayıf Müslümanlar idi. Hazret-i Ebu Bekir zamanında, Beyt-ül-mal emini olan Hazret-i Ömer, [Kütüb-i sittenin hepsinde bulunan] (Zekâtı Müslümanların zenginlerinden al, fakirlerine ver) mealindeki Muaz hadisini bildirip, (Müellefe-i kulub’a zekât verilmesini Resulullah nesh etti) dedi. Eshab-ı kiramın hepsi, bunu kabul etti. Nesh edilmiş olduğuna ve bunlara zekât verilmemesi gerektiğine icma hasıl oldu. (Redd-ül Muhtar)

3- Sünnetin âyet ile neshi:

Beyt-ül-makdis’e doğru namaz kılınırken, Bekara sûresinin, (Yüzünü artık Mescid-i Haram [Kâbe] tarafına çevir) mealindeki 144. âyeti ile nesh edildi. Kıble Kâbe oldu.

4- Sünnetin sünnet ile neshi:

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kabir ziyaretini yasaklamıştım, bundan sonra ziyaret edin!) [İbni Mace]

(Cehennemde en hafif azap Ebu Talib’e yapılır. Ayaklarında ateşten iki nalın olacak, bunların sıcaklığından beyni kaynayacaktır.) [Müslim]
Bu hadis-i şerif, imam-ı Kurtubi ve imam-ı Süyuti’nin bildirdiği (Amcam Ebu Talib, diriltildi ve iman etti) mealindeki hadis-i şerif ile nesh edilmiştir.

(Bazı âyetlerde olduğu gibi, hadislerimden de birbirini nesh eden olur.) [Deylemi]

Şimdi, Allah’a ve Resulüne dün böyle diyordun bugün niye değiştirdin, çelişki içindesin mi denir?

Hatta, Allahü teâlâ öteki dinlerde haram olan bazı şeyi bu ümmete helal kılmış, helal olanları da haram kılmıştır. Hâşâ Allah’a niye böyle yaptın denebilir mi? Nitekim Âdem aleyhisselamın çocukları ikiz olmayan kız kardeşleri ile evlenmişlerdir. O zaman mubah kılmıştı, bugün ise yasakladı. Din Allah’ın değil mi? İstediğini yapamaz mı? Mesela, Mütayı da üç defa mubah kılmış, üç defa da yasaklamıştır. Buna çelişki denir mi? Mütayı sonradan yasakladı diye Allah ve Resulü suçlanır mı?

Sual: Nesh edilen ahkâmla amel edilir mi?
CEVAP
Hayır.

Neshin dinimizdeki yeri
Sual: Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram, Tâbiîn ve sonra gelen Ehl-i sünnet âlimleri, Kur'an-ı kerimdeki neshi kabul ettikleri hâlde, günümüzdeki bazı kimseler, neshi niye inkâr ediyorlar?
CEVAP
Ehl-i sünnet olmayanlar, Mutezile’ye inananlar ve aklı yanılmaz ölçü kabul edenler neshi inkâr ediyorlar. Neshi, bir yanlışı düzeltme olarak anladıkları için kabul etmiyorlar. Hâşâ nesh, yanlışı düzeltme değildir. Bir hükmün yürürlükten kaldırılması veya başka bir hükümle değiştirilmesidir. İki âyet-i kerime meali:
(Biz, daha iyisini veya onun gibisini getirmeden, bir âyeti nesh etmez veya unutturmayız.) [Bekara 106]

(Allah neyi indireceğini çok iyi bilir. Biz bir âyeti [nesh edip] diğer bir âyetin yerine getirdiğimiz vakit, “Sen ancak bir iftiracısın” dediler. Hayır, onların çoğu [Kur'ân'ın hakikatini ve hüküm değiştirmenin faydasını] bilmezler.) [Nahl 101]

Böyle bir âyet nazil olunca müşrikler, Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” için, (Bugün emrettiğini yarın yasaklayıp Eshabıyla eğleniyor. O, Kur’an’ı kendisi uyduran bir iftiracıdır) derlerdi. Cenâb-ı Hak bu âyetiyle onlara cevab veriyor. (Tefsir-i Şeyhzâde, Tefsir-i Râzî, Tefsir-i Medârik)

Nesh, ancak kulların ihtiyaçları sebebiyle olur. (Tefsir-i Râzî, Tefsir-i Hâzin)

Kurtubî tefsirinde nesh hakkında özetle deniyor ki:
Neshi bilmenin faydası çok büyüktür. Neshi, ahmak câhillerden başkası da inkâr etmez. Çünkü ahkâma dair karşılaşılan meselelerde helâli, haramı bilmek gibi neshi bilmeyi gerektiren pek çok husus vardır. Hazret-i Ali, camide insanlara vaaz ve nasihat veren birini çağırıp, (Sen nâsihi, mensuhu yani nesh eden ve nesh edilen âyetleri biliyor musun?) diye sorar. O da, (Hayır) deyince, Hazret-i Ali, (Kendini de, başkalarını da helâk ediyorsun) diyerek mescitten çıkarır.

Ubey bin Ka'b ve Hazret-i Âişe bildiriyor ki:
Ahzab sûresi, uzunluk itibarıyla Bekara sûresi'ne denk uzunluktaydı. [Nesh edilerek bu hâle geldi.]

Ebu Bekr el-Enbarî şunu zikreder:
Adamın biri geceleyin Kur'an-ı kerimden bir sûre okumak üzere kalktı, fakat o sûreden bir şey okuyamadı. Bir başkası kalktı, o da bir şey okumaya güç yetiremedi. Bir başkası da kalktı, o da o sûreden bir şey okuyamadı. Sabah Resulullah'ın huzuruna gittiler. (Yâ Resulallah, geceleyin Kur'ân-ı kerimden bir sûre okumak üzere kalktım da hiçbir şey okuyamadım) dedi. Bir diğeri de, (Allah'a yemin ederim, aynı durum benim de başıma geldi) dedi. Öteki de, (Allah'a yemin ederim, aynı durum benim de başıma geldi) dedi. Bunun üzerine Resulullah, (Bu, yüce Allah'ın dün nesh ettiği âyetlerdir) buyurdu. [Nitekim âyet-i kerimede, (Yenisini getirmeden eskisini unutturmayız) buyuruluyor. Ezberlenen âyetleri Allahü teâlânın unutturduğunu Peygamber efendimiz bildiriyor. Unutturma olmasaydı, (Eskisini unutturmayız) buyurulmazdı.]

Sonra gelen bazıları neshin caiz olduğunu kabul etmiyorlar. Hâlbuki Selef-i sâlihîn ismi verilen önceki âlimlerin şeriatta neshin olduğuna dair icma etmiş olmaları, susturucu bir delildir. [Bütün âlimlerce icma hâsıl olmuş iken, bu icmaya karşı direnmek, ilme aykırı, bâtıl bir davranıştır.]

Cumhur-u ulema bildiriyor ki:
Daha ağır bir hükmün hafifletilmesi caizdir. Cihadda on kişiye karşı sebat etme hükmünün iki kişiye karşı sebat etme hükmüyle değiştirilmesi gibi. (Enfal 65-66)

Daha hafif bir hükmün, daha ağır bir hükümle nesh edilmesi de caizdir. Aşûre günü orucunun Ramazan ayında oruç tutma hükmü ile nesh edilmesi gibi.

Ağırlık veya hafiflik itibarıyla birbirinin dengi olan hükümler de birbirini nesh edebilir. Kıblenin neshinde olduğu gibi.

Bir hüküm nesh edilmekle birlikte onun yerine başka bir hüküm getirilmeyebilir. Resulullah efendimizle özel bir şekilde konuşmak için önce sadaka vermeyi emreden hükmün kaldırılması gibi. (Mücadele 12,13)

Kur'ân, Kur’an’la, sünnet de mütevatir hadisle nesh edilebilir.
Kur'ân
-ı kerim sünnetle de nesh edilebilir. Mesela Bekara sûresinin 180. âyeti, (Mirasçıya vasiyet yoktur) hadisiyle nesh edilmiştir. (Ebu Davud, Tirmizî, İbni Mâce)

Âyette had cezası olarak bildirilen zina edene sopa vurmak emri, evli olup da zina sebebiyle recmedileceklerde ayrıca sopa vurulması haddi de düşürülmektedir. Bunu düşüren ise Resulullah'ın uygulamadaki sünnetidir. Yani hem sopa hem de recm olmuyor. Sopa kaldırılmış oluyor.

Neshin her çeşidi Resulullah efendimiz hayatta iken yapılmıştır. Vefatından sonra neshin olamayacağı üzerinde icma vardır.

Bekara sûresinin, iddeti bir yıl olarak tespit eden 240. âyetinin hükmü nesh edilmiş, fakat okunuşu kalmıştır.

Bazen hüküm nesh olunmadan, tilavet nesh olunabilir. Recm âyeti gibi. Yani recm âyeti, metin olarak nesh edildiği hâlde, hükmü geçerlidir. Bazen hem tilavet hem de hüküm nesh olunabilir. Hazret-i Ebu Bekir'in şu sözü bunu ifade eder: (Babalarınızdan yüz çevirmeyiniz, çünkü o bir küfürdür) mealindeki âyeti biz okurduk. Bu âyet önce tilavet olunup sonradan nesh edilmiştir. (Buhârî, Müslim)

Buna benzer nesihler pek çoktur. (Yukarıdaki yazının tamamı Tefsir-i Kurtubî’den alınmıştır.)

Hukuk-u İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu
isimli kitapta özetle deniyor ki:
353 — Nesh, aklen ve naklen caiz ve vâkidir. Allahü teâlâ, kulları hakkında dilediği gibi tasarruf edebilir, kullarını bir zaman bir hükme, diğer bir zaman da başka bir hükme tâbi tutabilir, buna kimsenin itiraz hakkı yoktur. Nesh, naklen caiz ve sabittir.
357 — Kitap Kitap’la, sünnet sünnetle ve sünnet Kitap’la, Kitap da mütevatir veya meşhur sünnetle nesh edilmiş olabilir.
Fahr-i âlem efendimize 9 zevceden başkası helâl olmayacağı âyeti kerimeyle beyan edilmişken, daha sonra dilediği kadar zevce edinmek mubah edilmiştir. Kitapla sabit olan bir yasağın hükmü, sünnetle nesh edilmiştir.

[Yalnız Kur’an diyenler, (Hadis, bir âyeti nasıl nesh eder?) diyorlar. Bunlar Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İnanan böyle söyleyemez. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, (Resulüme tâbi olun, Resulüm neyi verdiyse alın, neyi yasakladıysa sakının. Onun [dine ait] her sözü vahye dayanır) buyurmuyor mu? Allahü teâlânın Resulü, (Falan âyet nesh edildi) buyuruyor. Kur’an’a inanıp Resule tâbi olanın, inanması gerekmez mi? Üstelik onun sözü vahye de dayanıyor. Yani Allahü teâlânın bildirdiğini söylüyor. Demek ki bunlar, Kur'an-ı kerimdeki (Resulüme uyun) âyetlerine inanmıyorlar. Kur’an’a inanmayanların sözlerine de itibar edilmez.]

Nesh dört kısma ayrılır:
1-
Hem tilâveti, hem de hükmü mensuh olan âyetler. Ahzab sûresinin âyetleri, Bekara sûresine eşitken, daha sonra bazılarının hükmüyle beraber tilâvetleri de nesh olunmuştur.
2- Tilâveti mensuh olmayıp yalnız hükmü mensuh olan âyetler. Zina eden kadınların sözle cezalandırılması ve evlerinde hapsedilmeleri hakkındaki âyetin hükmü nesh edilip tilâveti bâki kalmıştır.
3- Hükmü bâki kalıp yalnız tilâveti nesh edilen âyetler. (İhtiyar erkek ve kadın, zina ederlerse ikisini de Hak teâlâ tarafından bir azap olarak recm ediniz) kavl-i şerifi, bir âyet iken sonra hükmü kalıp tilâveti nesh olunmuştur.

4- Yalnız tilâvetin neshindeki hikmet, ümmetin Allah'ın emrine ne derece uyduğunu göstermektedir. Çünkü tilâvet olunan bir nass bulunmadığı hâlde, onun mücerret rivayet edilen hükmüne uyulması, ümmetin ibadet hususundaki mükemmeliyetini gösterir.

Daha önce, Ramazan-ı şerif gecelerinde uyuduktan sonra yiyip içmek, zevceye yaklaşmak yasaktı. Sonra bunlar imsak vaktine kadar mubah oldu. İslâmiyet'in başlangıcında oruç tutmakla fidye vermek arasında muhayyer iken, sonra oruç tutmaya muktedir olanlar için muhakkak oruç tutmaları farz oldu. (Bu yazının tamamı Hukuk-u İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu isimli kitaptan alınmıştır.)

Şâmil Ansiklopedisinde özetle deniyor ki:
Yahudiler, neshe şiddetli karşı çıkmışlardı. Zira Yahudiler, neshi kabul ettikleri takdirde bunun, kendi şeriatlarının nesh edilmiş olduğu neticesine varacağını anlıyorlardı.

Müşrikler de, neshi İslâm için bir kusur olarak görüp, Peygamber efendimize, (Eshabına dün emrettiğini bugün değiştiriyor; bugün yapılmasını emrettiği bir şeyi yarın kaldırıyor) diyerek alay ediyorlardı. [Günümüzde de, Yalnız Kur’an diyenler, neshi hâşâ Allah'ın, yanlışını düzeltmesi olarak görmekte, bu yönden müşriklere benzemektedir.]

Yeni kurulmaya başlanan İslâm toplumunun inkişaf ve tekâmülü icabı emir ve yasakları ihtiva eden bazı âyetlerin hükümlerinin sonradan kaldırılmasından daha tabiî ne olabilir? Kaldı ki nesh, ebedî olan inançlara dokunmayıp sadece ahkâmdaki emir ve yasaklara inhisar etmektedir. Bu değiştirmeyle müminlerin dînî vecibeleri daha kolay ve pratik bir şekle sokulmuştur.

Bazı âlimler, Necm sûresinin, (O, kendi arzusuna göre konuşmaz. O'nun sözü kendisine gelen vahyden başka bir şey değildir) mealindeki 4. ve 5. âyetlerini delil göstererek, Hazret-i Peygamber'in sözlerinin de nihayet vahye müstenid olduğunu, lafzı Hazret-i Peygamber'e, mânâsı Allahü teâlâya ait kudsî hadislerin bulunduğunu, dolayısıyla bunların da vahye dayandığını söyleyerek Hazret-i Peygamber'in sözlerinin bazı âyetleri nesh ettiğini bildirdiler.

Neshin türlerine birer örnek:
1- Kur'an'ın Kur'an'la neshi: Bekara 180. âyetinin Nisâ 11. âyeti ile neshi.

2- Kur'an'ın Sünnetle neshi: Bekara sûresinin 180. âyetinin (Vârise vasiyet yoktur) hadisi ile neshi. (Buhârî)

3- Sünnetin Kur'an'la neshi: Beytül-Makdis'e doğru namaz kılarken Bekara 144. âyeti ile nesh edilip kıblenin Kâbe’ye çevrilmesi.

4- Sünnetin Sünnetle neshi: Yasaklanan kabir ziyaretine sonradan izin verilmesi.

Kur’an’ın kendi içinde neshi:
1- Kıraat ve hükmün birlikte neshi:
Sütkardeşliğinin tespitinde beş emmenin yeterli olacağı hükmü, daha önce on emme ile sabit olacağını bildiren âyeti nesh etmiştir.

2- Hükmün nesh edilip tilâvetinin bırakılması:
Bekara 115. âyeti, aynı sûrenin 144. ve 149. âyetleri ile nesh edilmiştir.

3- Tilâvetin nesh edilip hükmün yerinde kalması:
Zina eden evlilerin recmedilmeleri hakkındaki âyet bir örnektir.

Kur’an’da nesh edilen âyet sayısı âlimlere göre farklıysa da, nesh edildiğinde hepsinin ittifak ettikleri âyetler şunlardır:
Nisa 15 (Zina edenlere ev hapsi verilmesi)
Nisa 16
(Zina edenler tevbe ederse, cezalandırılmaması)
Enfâl 65 (Yüz Müslümanın bin kâfire galip geleceği âyeti, bir sonraki âyette 100 Müslümanın iki yüz kâfire galip geleceği bildirilmişti.)
Mücadele 12 (Resulullah’la konuşmadan önce sadaka veriliyordu.)
Müzzemmil 2-4 (Gece kalkıp namaz kılınması)

Diğer kitaplardan alınan bilgiler:
Buhârî’de bildiriliyor ki: Resulullah, “sallallahü aleyhi ve sellem”, Muaz bin Cebel hazretlerini Yemen’e gönderirken, zekâtın, uşrun, kimlere verileceğini bildirip, (Müslümanların zenginlerinden al, fakirlerine ver) buyurdu. Kur’an’da zekât verilmesi bildirilen müellefe-i kulüp sınıfı, zekâtı Müslümanların zenginlerinden alıp, fakirlerine vermesini bildirdiği bu hadisle nesh edilmiştir. Eshab-ı kiramın hepsi de, bunu kabul ederek, nesh edilmiş olduğu ve artık bunlara zekât verilmemesi hususunda icma hâsıl olmuştur. (İbni Âbidin, Nimet-i İslam) [Resulullah'ın buyurduğu neshi, Eshab-ı kiramın tamamı kabul ettiği hâlde, şimdi Mutezile inancındaki bazı kimselerin kabul etmemesi hayret vericidir.]

Nesh, Resulullah hayatta iken olur. İcma ise, vefatından sonra olur. Bunu bilmeyenler, Hazret-i Ömer’in nesh ettiğini sanıp, Hazret-i Ömer'e, Eshab-ı kirama ve fıkıh âlimlerine dil uzatıyorlar. [Hazret-i Ömer ve Eshab-ı kiram, din düşmanı mı da bir âyetin hükmünü kaldırsınlar? Bu ne çirkin iftiradır.]

Bekara sûresinin, (Sizden karısını geride bırakıp ölecek olanlar eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak bir yıl süreyle yararlanmasını vasiyet etsinler) mealindeki 240. âyeti, kadına miras hakkı tanıyan Nisa sûresinin 12. âyetiyle nesh edilmiştir.

Bir yıllık iddet süresi de Bekara 234. âyetiyle kısaltılmıştır. O âyette, kocası ölen kadınların, süslenmeden dört ay on gün iddet beklemeleri gerektiği bildiriliyor.

Mest üzerine meshin cevazı, sünnetle ve icma ile sabittir. (Nesaî, İbni Mâce, İ. Ahmed) [Yalnız Kur’an diyen mezhepsizler, (Kur’an’da mestle ilgili hüküm yoktur” diyerek mest giymeyi bid’at olarak kabul ediyorlar. Resulullah'a inananlarsa, mest giymeyi kabul ediyorlar.]

Haram aylarda savaşmanın yasak olduğu âyeti nesh edilmiştir. (Hindiyye)

Hanefîlere göre Kitap Kitap’la, Sünnet Sünnetle, Sünnet Kitap’la, Kitap da mütevatir veya meşhur sünnetle nesh edilmiş olabilir. (İbni Âbidin)

Mutezile ve Haricîler, Kitap’ın Sünnetle nesh edilmesini kabul etmezlerse de, meşhur sünnet, Kitap’ı tahsis eder. Bunda hiçbir ihtilâf yoktur. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)

İmam-ı Nevevî, (Kocası ölen kadının bir sene iddet bekleyeceğini bildiren Bekara sûresinin 240. âyeti, hadisle nesh edilmiştir) buyuruyor. (Sübülüs-selam şerhi Selamet yolları - A. Davudoğlu)

Nur sûresinin, (Zina eden ancak zina edenle evlenir) mealindeki 3. âyeti, Nisa sûresinin üçüncü âyeti ile nesh edilmiştir. (Redd-ül muhtar)

Nesh ile ilgili bazı hadis-i şerifler:
(Kur’an-ı kerim âyetlerinin birbirini nesh etmesi gibi, benim hadislerim de birbirini nesh eder.) [Deylemî]

(Zekât, Kur’an’daki her sadakayı nesh etti. Cünüplükten gusül, her türlü abdesti nesh etti. Ramazan orucu, diğer oruçları nesh etti. Kurban, diğer her türlü kurbanı nesh etti.) [Beyhekî]

Bekara sûresinin, (Ramazan ayı gelince oruç tutun) mealindeki 185. âyeti, (Kudreti olanlara bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek borçtur) âyetini nesh etti. (Ondan önce oruç tutmayıp fidye verenler de oluyordu.) [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebu Davud]

(Mal çocuğa, vasiyet de ebeveyne aitti. Sonra Allah bundan dilediğini nesh etti. Erkeğe, kadına verilen hissenin iki mislini, ebeveynin her birine de altıda bir, kadına sekizde bir ve dörtte bir, kocaya yarı ve dörtte bir hisse verdi.) [Buhârî]

İki yabancı kişi, yemin eder, biri diğerine mirasçı olurdu. Nisa sûresinin, (Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin!) mealindeki 33. âyeti, Enfal sûresinin (Akrabalar Allah'ın kitabına göre birbirine yakındır) mealindeki 75. âyetiyle nesh edildi.) [Ebu Davud, Dâre Kutnî]

Âişe vâlidemizin bildirdiği hadis-i şerif:
(Kur’an’da, “Beş defa emmek evlenmeyi haram kılar” âyeti, “On defa emmek haram kılar” âyetini, nesh etmiştir.) [Müslim] (Şâfiîler ve Hanbelîler bu hükme göre amel ederler.)
Bekara sûresinin, (Kocaları, bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya daha lâyıktır) mealindeki 228. âyeti, aynı sûrenin, (Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilikle bırakmadır) mealindeki 229. âyetiyle nesh edildi. (Ebu Davud, Nesâî)

Resulullah, (Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin) âyetini çok okudu. Sonra Allah, bu âyeti nesh edip (Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin) âyetini indirdi. (Müslim)

Bekara sûresinin (İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla hesaba çeker) mealindeki 284. âyetini, aynı sûrenin (Allah hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez) mealindeki 286. âyetiyle nesh etti. (Buhârî) [Sadece kalbe gelen düşüncelerden dolayı sorumlu olmadığımızı Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâ, kalbe gelip de, söylenmeyen ve yapılmayan kötü şeyleri affeder) hadis-i şerifiyle bildirmiştir. (Buhârî)]

En’am sûresinin, (Üzerine Allah'ın ismi zikredilen [hayvan etinden] yiyin!) ve (Üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyenden yemeyin) 118. ve 121. âyetleri nesh edilip, Ehl-i kitabın kestiği, yasaktan istisna edilerek Maide sûresinin (Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir) mealindeki 5. âyeti indi. (Ebu Davud)

Miras âyeti gelince, kadının, kocasının evinde iddet beklemesini bildiren âyet nesh oldu. Kadın, artık dilediği yerde iddetini geçirir. (Buhârî, Ebu Davud, Nesâî) [Bekara sûresinin, 240. âyeti, Nisa sûresinin 12. âyetiyle nesh edilmiştir.]

Kanun hükmünde kararname
Sual: Bir yazar, (Bir hadisin bir âyeti nesh etmesini, kararnamenin kanun hükmünü almasına benzetiyorum) diyor. Peygamber efendimizin dine ait sözleri vahye dayandığına göre, bir âyetin nesh olduğunu hadis-i şerifle bildirmek dine aykırı mıdır? Kararnameye benzetmek yanlış değil midir?
CEVAP
Elbette yanlıştır. Resulullah efendimiz, "sallallahü aleyhi ve sellem" Allahü teâlânın bildirdiğini söyleyince, hâşâ (Bu söz dine aykırıdır) denmez. Eğer o sözün söylendiğinden şüphe ediliyorsa, sadece (Resulullah böyle söylememiştir) denebilir. Ama kaynak sağlamsa, ona da itiraz edilmez. Sağlam kaynaklar kabul edilmezse, ortada din diye bir şey kalmaz. O zaman, (Yalnız Kur’an) diyenler, âyetleri istedikleri gibi tevil edip dini rahatça yıkarlar. Resulullah'ın (Nesh vardır) diye bildirdiği hadis-i şerif, en sağlam hadis kitabı olan Buhârî’de vardır. Nesh olan âyeti Allahü teâlâ Resulullah’a bildirince, O da bunu bir hadis-i şerifle açıklarsa, buna yanlış demek, Nassa inanmamak olur.

Tenkitler ilmî olmalı, sadece akla değil, nakle de dayanmalıdır. Mesela, (Kurtubî tefsirinde nesh vardır) denmişse, (Hayır Kurtubî’de öyle bir ifade yoktur) veya (Kurtubî’de öyle bir ifade var, ama Kurtubî tefsiri muteber değildir veya falanca muteber tefsirde de nesh yoktur diye yazılıdır) gibi bir cevap olmalı. Böyle bir şey söylemeden, (“Nesh vardır” diyen imanını tazelemelidir) gibi ciddiyetten uzak bir cevap, ilim adamına yakışmaz. (Nesh var) diyen Resulullah'a ve Eshab-ı kirama, (İmanınızı tazeleyin) mi denir? Yahut (Nesh var) diyen muteber kitapların yalan yazdığı mı söylenir? Hadis kitaplarına inanılmazsa ortada din kalmaz. Hele (Şevkânî de nesh yoktur diyor) demek daha büyük yanlıştır. Şevkânî’nin mezhepsiz biri olduğu sitemizde vesikalarıyla bildirilmektedir.

Kararname ve kanun benzetmesi de hiç isabetli değildir. Kanun hükmünde kararname çıkarılabiliyor. Bakanlar Kuruluna bu yetki verilmişse, buna yanlış denir mi? Hattâ yetki verilse kanun da çıkarır. Yetkiye bağlı bir şeydir. Anayasa’ya (Bakanlar Kurulu, kanun çıkarabilir, mevcut kanunları değiştirebilir ve iptal edebilir) şeklinde bir madde konsa, kimin ne demeye yetkisi vardır? Allahü teâlâ, Kur’an-ı keriminde kanun çıkarma yetkisini Resulullah'a vermiştir. Mesela Kur’an’da sadece domuz eti haram iken, Resulullah köpek, yılan gibi hayvanların etini de haram etmiştir. (Niye Allah, peygamberine bu yetkiyi verdi?) demeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Resulullah efendimizin, Allahü teâlânın verdiği yetkiyi kullanmasından daha tabiî ne olabilir? Buna itiraz etmek, sapıklık değilse nedir?

(Yalnız Kur’an) diyenler, (Hadis, bir âyeti nasıl nesh eder?) diyorlar. Bunlar Kur’an-ı kerime inanmıyorlar. İnanan böyle söyleyemez. Çünkü Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, (Resulüme tâbi olun, Resulüm neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan sakının! Onun [dine ait] her sözü vahye dayanır) buyurmuyor mu? Resulü de, (Falan âyet nesh edildi) buyuruyor. Kur’an’a inanıp Resule tâbi olanın, buna inanması gerekmez mi? Üstelik Resulullah'ın sözü vahye de dayanıyor. Yani Allahü teâlânın bildirdiğini söylüyor. Demek ki bunlar, Kur’an’a inanmıyorlar. İnanan kimse, Resulullah'ı yalanlayamaz ve Resulullah'ın sözlerini bildiren hadis kitaplarını yok sayamaz. Bunları yok sayanlar varsa, onlara asla itibar edilmez!
 
Geri dön
 
 
Dini Konularda Ara:


detay.asp?Aid=4787
detay.asp?Aid=4787
İhlas Vakfı
Dünya İçin Paylaşma Vakti
Online Bağış Yapmak İçin
Güncelleme Tarihi
16 Ekim 2024 Çarşamba
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orijinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan,
herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.
AnaSayfam Yap   |    Favorilere Ekle   |    RSS
Ziyaretçi Sayısı

Hosted by İhlas Net