Sual: Bazı kimseler, kiliseye gidip âyinlere katıldığımız için, onlarla yakınlık ve dostluk kurduğumuz için bizi eleştiriyorlar. Eğer kâfirleri sevmek yasak olsaydı, onlara hoşgörüde bulunmak yasak olsaydı dinimiz kitaplı kâfirlerle evlenmeye izin vermezdi. Çünkü insanın hanımını sevmemesi mümkün değil. Yoksa Ehl-i kitapla evlenmek yasak mı?
CEVAP
Ehl-i kitap zimmi ise tenzihen mekruh, harbi ise tahrimen mekruhtur. Bugün zimmi olan Ehl-i kitap yoktur. Hepsi harbidir. Tahrimen mekruh olsa da caizdir. Ancak evlenmekle kâfiri sevmeyi aynı kefeye koymak ne kadar yanlıştır. İnsan muzu da sever ama bunu yemek için sever. Gayrimüslim kızının kaşını, gözünü sever. Dinini sevmesi asla caiz olmaz.
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'ana uymak ise farzdır.
Kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
Eshab-ı kiram (Kâfirlere gazap ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övülüyor. (Feth 29)
Hakiki imana kavuşmak
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)
Halife Hazret-i Ömer'e, (Hireli bir Hristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer'e (Hristiyan kâtibim çok işe yarıyor) dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil, kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Ama Basra’yı onunla idare edebiliyorum” dedim. “Hristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir” dedi.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]
Sual: Bazı kimseler, hoşgörü adı altında gayrimüslimlerle arkadaşlık kuruyorlar, Kiliselerine gidiyorlar, ayinlerine katılıyorlar. Bu dinen caiz midir?
CEVAP
Asla caiz değildir. Aşağıdaki âyet-i kerimeler, kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiriyor:
(Ey müminler, mümin olmayan kâfirlerle dost olmayın!) [Âl-i İmran 118]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]
(İbrahim ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden ibret alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Allah’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret vardır.) [Mümtehine 4]
Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı çok çetin, sert davranırlar) diye övülüyor. (Feth 29)
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide söyle: Benim için ne yaptı?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani 3/55]
Kâfirler ve fâsıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Şeyhülislam Abdullah-ı Ensâri hazretleri buyuruyor ki: Falancayı sevmiyorum; çünkü hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen üzülmezsen, köpekten aşağı olursun.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
Yani bir milletin, âdete, tekniğe ait işlerini değil de, onların dinlerini, ibadetlerini, günah olan işlerini seven kimseler, kıyamette onlarla birlikte Cehenneme giderler. Fenne ait işlerini ve günah olmayan âdetlerini yapmak caiz ve lazımdır; çünkü fen, müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alması lazımdır. Gayrimüslimler ile ticaret yapılır. Aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranılır. Müslüman olmaları için dua da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli kabul etmek caiz değildir. Cenab-ı Hak buyurdu ki:
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]
(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10]
(Münafıklar, “Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir; ama münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.) [Münafikun 8]
Hazret-i Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der.
Hazret-i Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde, senin bu sözün, çok zararlıdır. İşitenler, şerefi, vasıtaya binip gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Onun verdiği bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslam’dadır. İslam’ın ahkâmına uyan, aziz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, şerefi başka şeylerde arayan zelil olur.)
Dünya kardeşliği mi?
Sual: Hazret-i Mevlana’nın veya Yunus Emre hazretlerinin ismini kullanıp, (Dünya kardeşliği) veya (Evrensel din birliği) gibi isimler altında yayınlar yapılıyor. (Herkes kardeştir. Bütün dinler aynıdır. İleride tek kutsal kitap olacak) gibi şeyler söyleniyor. Bunların dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Bu açıkça dinsizliktir. Hakla bâtıl birleşmez. Mezhepsizler de, bid’at yani sapık mezhepleri hak mezheple birleştirip, tek mezhep haline getirmek için çalışıyorlar. Domuz sütüyle inek sütü aynı kaba konursa, inek sütü de necis olur. Bid’at mezheplerle, hak mezhep birleşirse bâtıl bir mezhep ortaya çıkar. Hristiyanlık, Yahudilik ve Mecusilik gibi batıl dinlerle İslamiyet birleştirilmeye kalkılırsa, inek sütünün içine, idrar, kan ve zehir katmaya benzer. Allahü teâlâ, (Hak din İslamiyet’tir. Başka dini kabul etmem) buyuruyor. (Âl-i İmran 19, 85)
Allahü teâlânın emrine aykırı hareket etmek, dinsizlik olur.
Dünya kardeşliği demek çok yanlıştır. Batıl din mensuplarıyla müminler kardeş olamaz. Allahü teâlâ, (Ancak müminler kardeştir) buyuruyor. (Hucurat 10)
Masonların ve bazı başka grupların da bunlara benzer çalışmaları vardır. Sözün özü, İslamiyet’e aykırı olan her şey dinsizliktir.
Saplantının böylesi
Sual: Bir arkadaş, (Biz, hocamıza çok bağlıyız. Bizim hocamız bana Hristiyan ol dese, tereddütsüz olurum) dedi. Böyle söylemek küfür olur mu?
CEVAP
Evet, küfür olur. Bu söz, hocaya bağlılığını göstermek için söylenmiş gibi görünse de, bu sözden o hocanın talebelerine Hristiyanlığı ne kadar cazip ve şirin gösterdiği de anlaşılmaktadır. İçki içerim, filan günahı işlerim yahut Yahudi veya başka dinden olurum demiyor da, özellikle Hristiyan olurum diyor.
Bir kimse, filan şey, filan kimsededir yahut yoktur, kâfir olayım, Yahudi olayım diye, yemin etse, o şey, onda olsun veya olmasın, o kimse, kendi rızasıyla küfre varmıştır. İmanını ve nikâhını yenilemesi gerekir. (İslam Ahlakı)
Bir kâfir için, başka kâfirden daha hayırlıdır demek küfür olur. (Redd-ül muhtar)
Mesela Hristiyan olmak Yahudi olmaktan daha iyidir veya Yahudi olmak Hristiyan olmaktan iyidir demek küfür olur, çünkü böyle söylemekle bu bâtıl dinlere iyi denmiş oluyor. Bu konu bu kadar hassasken, sebebi ne olursa olsun, Hristiyan olurum demenin ne kadar tehlikeli olduğu meydandadır. İhtiyaç olunca, biri diğerinden daha kötüdür demek gerekir. Hak din, iyi din, yalnız İslam'dır.
Ancak müminler kardeştir
Sual: Evrensel din kardeşliği ismi altında, gayrimüslimlere kardeşlerimiz demek doğru mudur?
CEVAP
Çok yanlıştır. Böyle bir düşünce, Kur’an-ı kerimi yalanlamak olur. Dinimiz, kâfirlerle de iyi geçinmeyi emreder, fakat iyi geçinmek ayrı, onları dost ve kardeş bilmek ayrıdır. Allahü teâlâ, (Ancak müminler kardeştir) buyururken, mümin olmayanları, gayrimüslimleri kardeş bilmek, bu âyet-i kerimeye de aykırıdır. Mümin, İslamiyet’e inanan demektir. Ehl-i kitaba inananlara mümin denmez. Müslüman olmayan herkes kâfirdir. Nelere inanırsa inansın, kâfirlere mümin denemez.
İmam-ı Kurtubi hazretleri, Bekara suresinin, (Müslüman olarak can verin) mealindeki 132. âyet-i kerimesinin, (Müminler olarak can verin) demek olduğunu bildiriyor. Hücurat suresinin, (Ancak Müminler kardeştir) mealindeki onuncu âyet-i kerimenin tefsirinde ise, bunun (Müslümanlar kardeştir) anlamında olduğunu bildiriyor. Peygamber efendimiz de bu âyet-i kerimeleri, aynı şekilde açıklamıştır. Mümin ve müslüman olanlar için din kardeşiniz tabirini kullanmıştır. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Din kardeşinize rastlayınca selam verin!) [İ. Sünnî]
(Mümin geçim ehlidir. O, din kardeşine rahatlık verir.) [Dare Kutnî]
(Mümin beş çeşit şiddet arasındadır: Müslüman kardeşi onu çekemez, münafık ona buğzeder, sevmez onu, kâfir onun canına kasteder, kendi nefsi onunla uğraşır ve şeytan onu şaşırtmaya uğraşır.) [İbni Lâl]
(Bir Müslüman, bir din kardeşine, onun hidayetinin artmasına vesile olacak hikmetli bir söz veya kendisini tehlikeden kurtaracak bir söz kadar iyi hediye veremez.) [Ebu Ya’la]
(Bir müminin, Müslüman din kardeşine, hayırla, sevgiyle ve şefkatle bakması, benim şu mescidimde bir yıl itikâf etmesinden daha sevabdır.) [İbni Lâl]
(Bir Müslümanın din kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir.) [Ahmed]
Gayrimüslimlerle dostluk
Sual: Hristiyanlar düşman bilinip, (Siz kâfirsiniz) denirse, savaşılırsa, onlara dinimizi anlatamayız. Onlara hoş davranıp, dinlerine saygı göstermek gerekmez mi?
CEVAP
Dinimizi anlatmak için, diğer kâfirler değil de, niye özellikle Hristiyanlar tercih ediliyor? Sanki aralarında iş bölümü yapılmış gibi, başkaları da Yahudileri şirin göstermeye çalışıyor. Gayrimüslimlerin Müslümanların dostu olamayacağını Allahü teâlâ bildiriyor. Onları dost bilmeden, uygun şekilde emr-i maruf yapılır.
İslam dini yeni gelmedi. 1400 yıldır dünyada Müslümanlarla gayrimüslimlerin aynı ülkelerde beraber yaşadıkları da olmuştur. Osmanlılar ve onlardan önceki Müslümanlar, gayrimüslimleri dost bilmediler, fakat hepsiyle iyi geçinerek, onlara güler yüz göstererek, aynı yerde yaşadıkları gayrimüslimlere yaşayışlarıyla örnek oldular. Onlara kötü davranmadılar. Merhametli davranarak çoğunun Müslüman olmasına sebep oldular. Zaten yüzlerine karşı siz kâfirsiniz diye hakaret etmek, günah olur.
Cihad da, kâfirlerin şahsına karşı yapılmadı. Cihad, İslam devletinin, insanların İslam dinini işitmelerine, Müslüman olmalarına mani olan zalim diktatörlerin ordularıyla savaşması demektir. Böylelikle fethedilen yerlerdeki gayrimüslimlerden bir kısmı, İslamiyet’in adaletini, güzelliğini, Müslümanların örnek hayatını görerek Müslüman oldular. Müslüman olmayanlar bile, bu adalet sayesinde dünyada rahat ve huzur içinde yaşadılar.
Kâfiri sevmek
Sual: Kâfirleri sevmek küfür müdür?
CEVAP
Bu husus, sevginin durumuna göre değişir. Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Kâfirleri sevmek, onlarla dostluk kurmak haramdır. Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur:
1- Onun küfrünü beğenirse imanı gider.
2- Herkesle iyi geçinmek için, kâfire dost görünmesi yasak değildir. Dost olmakla dost görünmek farklıdır.
3- İkisinin ortasıdır. Kâfire meyleder, yardım eder. Akrabalık, iş arkadaşlığı sebebiyle dostluk kurar. Bu dostluk, küfre sebep olmazsa da, caiz değildir. Âyet-i kerimeler, bu sevgiyi yasaklamaktadır. (M. Masumiyye 3/55)
Enes bin Malik hazretleri buyuruyor ki: (İnsan, dünyada kimi seviyorsa, âhirette onun yanında olacaktır) hadis-i şerifi, Müslümanları sevindirdiği kadar, hiçbir şey sevindirmemiştir. Müslümanları seven, Müslümanlarla birlikte Cennete; kâfirleri seven ise, kâfirlerle birlikte Cehenneme gidecektir. (Berika)
(Kâfirlerle muaşeret ve mübaşeret edene Allahü teâlâ lanet eder) hadis-i şerifini düşünüp kâfirlerle dostluktan uzak durmalıdır. (Kıymetsiz Yazılar)
Yani, kâfirlerle dostluk kurup, onları seven lanetleniyor. Bu kadar açıkça yasak edilmesine rağmen, bir kimse kâfirleri severse, zamanla bu emre önem vermez. Yukarıda da bildirildiği gibi, zaruretsiz onlarla görüşmemek gerektiği anlaşılıyor. Zaruretsiz olan bu dostluk ve sevginin küfre sürükleyeceği anlaşılıyor.
Bid’at ehli olan Müslümanları bile sevmek çok tehlikelidir. Fudayl bin İyad hazretleri buyuruyor ki: Bid’at ehlini sevenlerin ibadetlerini, Allahü teâlâ kabul etmez, kalblerinden imanlarını çıkarır. (Gunye)
Bid’at ehline sevgi besleyenin kalbinden iman nuru çıkar. (Seyf-ül Ebrar)
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bid’at sahibine kıymet veren İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur) buyuruyor.
(Bid'at sahibine hürmet eden, İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur) hadis-i şerifi de, bid’atin tehlikesini göstermektedir. (Taberanî) (İslamiyet’i yıkmaya yardım etmek küfür olur.)
Bid’at Ehl-i, Müslüman olduğu hâlde, onu sevmek bu kadar tehlikeli olursa, kâfiri sevmenin dehşeti daha kolay meydana çıkar. Kâfirleri, münafıkları ve mürtedleri sevmemek dinin emridir. Bunun için, hubb-i fillah ve buğd-ı fillah imanın şartı oldu. (Seadet-i Ebediyye)
Hubb-i fillah, Allah'ı sevenleri sevmek, buğd-ı fillah Allah’ın düşmanlarını sevmemektir. Bir hadis-i şerifte, (İmanın temeli, hubb-i fillah, buğd-ı fillahtır) buyurulmuştur. (Ebu Davud)
İmanın temeli, şartı yoksa o kişi nasıl mümin kalır? Bu hadis-i şerifi her Müslüman kendine düstur edinmeli. Kâfirleri Müslüman yapmak için onlarla dost olup, kendi imanını tehlikeye atmamalıdır.
Seadet-i Ebediyye’de de, (Kızını kâfire veren kimsenin kendisi de, kızı da kâfir olur) buyruluyor. Kızı kâfirle evlendirmekle, Allah'ın emri beğenilmemiş oluyor. Allah'ın emrine önem vermediği için evlenmiş veya evlendirmiş oluyor. Allah'ın emrine önem vermeyen de kâfir oluyor.
Kıyamet ve Âhiret kitabında, (Allahü teâlânın sevmediklerini sevmek yasaktır, küfürdür) buyuruluyor. Burada da aynı incelik var. Allahü teâlâ, (Dinsizle evlenilmez) buyurduğu gibi, (Düşmanlarım sevilmez) de buyuruyor. Bir dinsizle evlenince veya onu sevince, Allah'ın emri beğenilmemiş oluyor. Hem Allah'ın emrini beğenmek, hem de dinsizle evlenmek mümkün değildir. Burada küfür olan, günah işlemek değil, emri beğenmemektir.
Kâfirle zina küfür olmaz. Ama onunla evlenmek küfür oluyor. Küfür olmasının sebebi, Allah’ın, (Dinsizle evlenilmez) emrini hiçe saymak oluyor. Günah olduğunu bilerek zina edilince, haram işleniyor, fakat evlenince, Allah'ın emrine önem verilmemiş oluyor. Günaha önem vermemek de böyle küfür oluyor. Mesela içki içtiğine veya namaz kılmadığına üzülmeyen kimse, içki içtiği veya namaz kılmadığı için değil, dinin emir ve yasaklarına önem vermediği için küfre giriyor.
İlmin dehaları
Sual: Gaflarıyla meşhur olan bir hoca, (İlmin dehaları olan Dekart, Kant ve Aristo gibi büyük zatlara insanlık tarihinde yetişen olmamıştır) diyor. Bu filozoflar ne yaptılar da, insanlık yetişemedi?
CEVAP
Bu övgü, gayrimüslimleri üstün gösterme çabasıdır. O hoca, hiçbir İslâm âlimini böyle övmemiştir. Hepsine bir kulp takmıştır. Aynı hoca, (İmam-ı Gazâlî Arapçayı iyi bilmezdi) diyor. İmam-ı Rabbânî hazretlerini feci şekilde suçluyor. Kâfirlere toz kondurmuyor. Hristiyanların Cennete gideceğini söylüyor. Gayrimüslimleri övüyor. (Muhammedün Resulullah demeye gerek yok) diyor. Âyetlere tarihsel diyor. Müslümanları Hristiyan yapmaya çalışıyor. Sözlerine itibar edilmez.
Âyinlere katılmak
Sual: Almanya’da bazı Türklerin Hristiyanlarla ilişkileri çok sıkıdır. Kiliseye gidiyorlar, orada namaz kılıp Kur’an okuyorlar, sonra Hristiyan âyinlerine katılıyorlar. İncillerin dördünü de okuyorlar, haç çıkarıyorlar. Papazların çok takva sahibi olduklarını söyleyerek çocuğunu hattâ kendini vaftiz yaptıranlar da oluyor. Bunlar uygun mudur? Haç çıkarmak ve vaftiz nedir?
CEVAP
Önce haç çıkarmak ve vaftiz yapmanın Hristiyanlıktaki yerini açıklayalım. Sonra bunları yapan Müslümanın akıbetini bildirelim:
Haç [istavroz] çıkarmak nedir?
Haç, Hristiyanlara göre, İsa aleyhisselamın, çarmıha gerilmiş hâlini temsil ettiğine inandıkları artı işaretine benzeyen semboldür. Haça, salip ve istavroz da denilir. Haç, Hristiyanlığın simgesidir.
Hristiyanların bildirdiğine göre, haç, önceleri Hristiyanlık uğruna ölenlerin mezarlarına konulurdu. Daha sonra bütün Hristiyanların mezarlarına konulmaya başlandı. Boyunlara kolye olarak da takılır. Dua sırasında da, haç işareti yapılır. Sağ elin parmaklarıyla göğse haç biçimi çizilerek kutsama yapılır. Haç çıkaran kimse, elini önce alnına, sonra göğsüne, sonra sol omzuna ve en sonunda da sağ omzuna dokundurur. Bu işaret, aynı zamanda (Baba - Oğul - Kutsal Ruh) teslisini, üçlemeyi yani üç tanrı inancını simgeler.
İstavroz veya haç çıkarmak, Katolik ve Ortodoks mezheplerinde var, Protestanlıkta yoktur. Protestanlar, haç çıkarmanın, Hristiyanlıkta yeri olmadığını, dört incilin hiçbirinde böyle bir şey yazmadığını, Katolik papazlarının uydurduğunu söylerler.
Haç çıkaran kimse, daha önce Müslümansa, kâfir olur. Daha önce de kâfirse, kâfirliğini perçinlemiş olur. İsteyerek, zaruretsiz boynuna haç takan veya beline zünnar kuşanan da kâfir olur.
Vaftiz nedir?
Hristiyanlar, vaftiz için şöyle diyorlar:
(Günahkâr doğan çocukların ve Hristiyanlığa giren büyüklerin günahlarını silmek ve onu Hristiyanlaştırmak maksadıyla yapılan kutsal işlemdir. Vaftiz, şaraplı suya batırıp çıkarmaktır. Kişinin doğuştan meydana gelen eski günahlarını temizleyip yeni günahsız bir hayata kavuşturmaktır. Ancak İsa'nın Tanrı ve Tanrı’nın oğlu olduğuna inanıp, incilleri Tanrı sözü olarak kabul eden kişi vaftiz olur. Bu törenin herkesin gözü önünde gerçekleşmesi gerekir. Vaftiz, “Eski kötü hayatımı bırakıp üç tanrı ile birlikte iman hayatımı sürdürmek için bu kararımı sizlerle paylaşıyorum” anlamını taşır. Matta İncil'inde, İsa Mesih, ölüp dirilişinden sonra ve göğe alınmadan az önce şöyle demiştir:
Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bunun için gidin, bütün milletleri bana öğrenci olarak yetiştirin; onları (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh)'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. Ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim. (Matta 28.18-20)
Vaftiz edilen kişi, Mesih İsa ile birleşmek istediğini ifade eder. Mesih İsa öldü ve tekrar dirildi. O'na iman eden insanın eski günahlı hayatı ölür ve yeni kutsal bir hayat başlar. Vaftiz töreninde eski hayatın gömüldüğü ve yeni hayatın dirildiği simgesel bir anlamda gösteriliyor. (İnciller, Romalılar 6: 3-6)
Hristiyan kaynaklarından aldığımız yukarıdaki bilgilere göre, haç çıkaran gibi vaftiz olan kimse de, Müslümansa kâfir olur. Hristiyanlara jest olsun diye, dinimizden taviz verilmez. Onlar, (Müslümanların bir olan ilah inancına saygımız vardır) deseler de, biz onların üç ilah inancına saygı duyamayız. Onlar bizim verdiğimiz zemzemi içtiler diye, biz de onların verdiği şarabı içemeyiz. Onlarla (Haftada bir kiliseye, haftada bir de camiye gidelim) diye anlaşma yapılmaz. Müşrikler, Peygamber efendimize, (Gel sen bizim dinimize, biz de senin dinine tâbi olalım. Bir yıl sen bizim putlarımıza ibadet et, bir yıl da biz senin ilahına ibadet edelim. Eğer tanrılarımıza ibadet etmek sûretiyle bir hayra ulaşırsan, bize katılırsın. Yok, eğer biz senin tanrına ibadet ederken bir hayra ulaşırsak, biz sana katılırız) dediler. Resulullah efendimiz, (Şirk koşmaktan Allah’a sığınırım) buyurdu. Sonra (Sizin dininiz size, benim dinim banadır) mealindeki Kâfirun sûresi indi.
Hristiyan âyinlerine giden kimselere, (Kâfirun) sûresini okuyup, böylece (Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize) demeliyiz.
Zulüm ve küfür
Sual: Hristiyanları öven biri, kiliseyi gölgeliyor diye, Müslüman birinin evini dinamitlemek için hazırlık yaparken, Müslüman onu görür ve hemen polise haber verir. Polisler gelip suçüstü yakalayıp götürmek isterken polislere direnir. Polis de götürmek için zorlar, bunun canı yanar ve kendisini ev sahibinin şikâyet ettiğini anlayınca, (Bu evi hırsızlıktan kazandığı parayla yaptığı için yıkacaktım, şikâyet etmekle bana zulmediyor, ama yukarıda Allah’ın olduğunu unutuyor. Hem hırsız, hem yolsuz, hem de zâlimdir o) der. Bunu duyan ev sahibi de, (Ben zulmetmedim, evimi de helâl parayla yaptırdım. Şikâyette de, meşru hakkımı kullandım. Diyelim ki benim yaptığım zulüm olsa bile, en fazla günahtır. Ama senin, Hristiyanlar gibi Allah'ın gökte olduğunu söylemen küfürdür. Küfrün cezası, zulüm ve hırsızlığın cezasından çok ağırdır, ebedî Cehennemde kalmaktır) der.
Bu olayda şikâyet eden mi, yoksa şikâyet edilen mi haklıdır?
CEVAP
Biz haklıyı haksızı bilemeyiz. Ancak söylenen sözlerin dine aykırı olup olmadığına bakarız. Hristiyanları övenler, Hristiyanlık inançlarından ne kadar çok etkilenmişler ki, onlar gibi, (Allah göktedir) diyorlar. Allahü teâlâ, mekândan münezzehtir, yani Allah yerde, gökte, yukarıda, aşağıda veya Arş’ta demek de mekân tayin etmek olur. Hattâ (Allah her yerdedir) de denmez. Her yer denince de mekân tâyin edilmiş olur. Allah'a mekân isnat etmek caiz olmaz. Her yeri O yaratmıştır. Yaratılan şey mahlûk olur. Mahlûk Hâlıka, yani yaratıcıya mekân olamaz.
Her fırsatta Hristiyanlığı öven böyle kimseler için, (Kendi gözündeki merteği görmez, başkasının gözünde saman çöpü arar) denir. İyiye, doğruya ve güzele muhalif olan basında da böyle garabetler çok oluyor.
Sual: Gayr-i müslimlerin âdetlerini veya onların ibadet olarak yaptığı şeyleri yapmanın dinen bir mahzuru olur mu?
Cevap: Kâfirlerin âdetlerini yapmak, onlara benzemek niyeti ile olmazsa ve haram veya kötü adetler değilse, faydalı şeyler ise, caiz olur. Onlar gibi yemek, içmek böyledir. Onlara uymak için olur veya haram veya fena, kötü şeyler ise, haram olur. Uyûn-ül besâirde deniyor ki:
“İnsan resmi veya heykeli yapıp, bu insanda ülûhiyyet, ilahlık sıfatlarından birinin bulunduğuna inanarak veya bunun kâfir olduğunu bilerek, bunların karşısında, hürmet, tazim, saygı bildiren bir şey söylese veya yapsa, mesela secde etse, Yahudilerin ve Hristiyanların bağladıkları Zünnar denilen kuşağı ve onların dinlerine mahsus şeyleri kullansa, kâfir olur. Kâfirlere mahsus olan şeyleri harpte hile olarak kullanırsa, kâfir olmaz.” Canını, malını, rızkını kurtaracak kadar kullanması özür olur, daha fazlası küfür olur.