Sual: Namaz kılarken teşehhüdde şehadet parmağını kaldırmak, işaret etmek caiz midir? Bazı kimseler, bu konuda hadis var diyerek parmaklarını kaldırıyorlar. Caiz midir?
CEVAP
Şafii’de şehadet parmağını kaldırmak sünnet, Hanefi’de caiz değildir. Parmak kaldırmaya, müctehid âlimlerin bir kısmı mekruh bir kısmı sünnet demiştir. Dinde bir kaide vardır. Bir işe sünnet ve mekruh denilmişse, o iş yapılmaz. Fetvalar birbirine uymazsa, yani (Caizdir, caiz değildir veya helaldir, haramdır) şeklinde olduğu zaman, caiz değildir veya haramdır diyen fetvalara uymak esastır. Böylece mekruh veya haram işlemekten sakınılmış olur. Sünnettir veya bid’attir denilen bir şeyi yapmamak lazım olduğu, Berika, Hadika ve İbni Âbidin’de bildirilmektedir.
Parmak kaldırmakla ilgili muteber kitaplardaki yazılardan bazıları şöyledir:
(İşaret etmek sünnet diyenler olduğu gibi, müstehap diyenler de vardır. Doğrusu, işaret etmek haramdır.) (Fetâvâ-i garâib)
Şehadet parmağı ile işaret mekruhtur. (Kübrâ) kitabı da böyle diyor. Fetva da böyledir. Çünkü, namazda sakin, hareketsiz olmak lazımdır. (Fetâvâ-i Sirâciyye)
Şehadet parmağı ile işaret edilmez. Fetva böyledir. (Gıyâsiyye, Bezzaziye)
İşaret edilmez ve parmak bükülmez. Fetva da böyledir. Mudmerât, Velvâlciyye, Hulâsa ve daha başka kitaplarda da böyle yazılıdır. (Cami-ur-rumuz)
Şehadet parmağı ile işaret edilmez. Fetva da böyledir. (Dürr-ül-muhtar)
Ebussüud Efendi, namazda otururken, şehadet parmağını kaldırmak mı, kaldırmamak mı daha iyidir şeklindeki bir suale, (Her ikisi de iyi, demişlerdir. Fakat, parmağı kaldırmamak daha iyi olduğu meydanda) diye fetva vermiştir.
Bütün âlimler bildiriyor ki: Parmakları, gücü yettiği kadar kıbleye karşı bulundurmak sünnettir. (Namazda, her uzvunu, gücün yettiği kadar, kıbleye karşı bulundur) hadis-i şerifi, bunu açıkça emretmektedir.
İşaret etmenin haram olduğunu söyleyen âlimler vardır. Mekruh olduğunu bildiren fetvalar mevcuttur. İşaret edilmez, parmak bükülmez, usul haberleri böyledir, diyenler çoktur. O halde, bizim gibi mukallidlerin, hadis-i şerif vardır diyerek, işaret etmeye kalkışması ve böylece, birçok müctehidlerin fetvaları ile haram veya mekruh ve yasak olduğu bildirilen bir işi yapması doğru olmaz. Bir müslüman şöyle düşünmelidir:
Bu büyük âlimler, işaret etmenin haram veya mekruh olacağına bir delil, vesika elde etmeselerdi, haram veya mekruh demezlerdi. İşaret etmenin sünnet ve müstehap olduğunu bildiren haberleri söyledikten sonra, (Böyle demişler ise de, doğrusu işaretin haram olduğudur) buyurmazlardı. Demek ki, bu din büyükleri, işaretin sünnet ve müstehap olduğunu gösteren haberlerin değil, yasak olduğunu gösteren vesikaların daha kuvvetli olduğunu anlamışlardır.
Bir Hanefi, nasıl olsa Şafii’de sünnetmiş diyerek, parmak kaldırmaya kalkması caiz olmaz. Buna mezhep taklidi de denmez. Mezhep taklidi, ancak ihtiyaç halinde caiz olur.
Sual: Şafii’yi taklit edenin namazda oturunca şehadet parmağını kaldırması gerekir mi?
CEVAP
Taklit eden kaldırmaz. Çünkü Hanefi’den çıkmış sayılmıyor. Hanefi’de ise parmak kaldırılmaz.
Tehiyyatta parmağı kaldırmak
Sual: Hanefi mezhebindeki bir Müslüman, namazda ettehiyyatüyü okurken, şehadet parmağını kaldırır mı?
Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Şehadet parmağı ile işaret etmenin caiz olduğunu bildiren hadîs-i şerifler çoktur. Hanefî mezhebindeki âlimlerin bir kısmı da, böyle söylemiştir. Hanefî mezhebindeki kitaplar, çok dikkatle okunursa, parmak kaldırmanın caiz olduğunu bildiren haberler, Üsûl bilgileri değildir. Fetâvâ-i Sirâciyyede deniyor ki: 'Namazda eşhedü en lâ... derken, şehadet parmağı ile işaret mekruhtur. Fetva da böyle verilmiştir.'
İşaret etmenin haram veya mekruh olduğunu bildiren fetvalar mevcuttur. Bizim gibi mukallitlerin, hadîs-i şerif vardır diyerek, işaret etmeye kalkışmamız, müctehidlerin fetvaları ile haram veya mekruh olduğu bildirilen bir işi yapmamız doğru olmaz. Bu fetvalar karşısında, Hanefi mezhebindeki bir kimsenin, parmakla işaret etmesi, ya ictihad derecesinde olan bu âlimlerinin işaret edileceğini bildiren, meşhur hadîslerden haberleri yok imiş veya hadîs-i şerifleri işitmişler, fakat, bunlara uymamışlar, kendi kafaları, düşünceleri ile hareket etmişler demek olur. Bu fikirlerin ikisi de, çok bozuktur. Bize düşen; 'Bu büyükler, işaret etmenin haram ve mekruh olacağına bir delil elde etmeselerdi, haram veya mekruh demezlerdi. İşaretin sünnet ve müstehab olduğunu gösteren haberlerin değil, yasak olduğunu gösteren vesikaların doğru olduğunu anlamışlardır' olmalıdır.
Birkaç hadîs-i şerif işitmek, delil ve senet olamaz. Eğer; 'Biz şimdi, onların anladıklarının yanlış olduğunu gösteren bilgileri ele geçirmiş bulunuyoruz' denirse, bizim gibi mukallitlerin bilgisi, bir şeyin helal veya haram olmasına vesika olamaz.
Hanefî mezhebinin âlimleri, işaret için bildirilen hadîs-i şeriflerin çok ve başka başka olduğunu görünce, namaz hakkındaki kesin ve açık emirlere uygun olmayan, fazla bir hareketin yapılmamasını söylediler. Çünkü namazda esas, fazla hareketten sakınmaktır. Bundan başka, bütün âlimler, söz birliği ile haber vermiştir ki, parmakları, gücü yettiği kadar, kıbleye karşı bulundurmak sünnettir. (Namazda, her uzvunu, gücün yettiği kadar, kıbleye karşı bulundur!) hadîs-i şerifi, bunu açıkça emretmektedir.”