Sual: Kalbe gelen kötü düşüncelerden sorumlu muyuz?
CEVAP
Düşünce kalbe beş şekilde gelir:
1- Kalbe gelip gider.
2- Kalbe gelip kalır. Ama insan o işi yapmak istemez.
3- Kalbe geleni yapıp yapmamakta tereddüt eder.
4- Kalbe geleni yapmayı tercih eder.
5- Kalbe geleni yapmaya kendini zorlar. (Hadika)
Kalbe gelen, ilk üç düşünce, elde olmadığı için günah olmaz. Diğer ikisine ise sual ve azap ihtimali çoktur. İki hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ, kalbe gelip de, söylenmeyen ve yapılmayan kötü şeyleri affeder.) [Buhari]
(Haram işlemeyi düşünüp, Allah’tan korkarak yapmayana günah yazılmaz.) [Berika]
Biri, haram işlemeye niyet edip, Allah’tan korktuğu için vazgeçerse, niyetinden dolayı günaha girmez. Nefse ve şeytana uymadığı, Allahü teâlâya itaat ettiği için büyük sevaba da kavuşur. Eğer o haramı işlemeyişi Allah korkusundan değil de, insanlardan utandığı için ise, sevaba kavuşamaz. Hatta böyle düşüncenin de günah olduğunu söyleyen âlimler vardır. Mesela İmam-ı Gazali ve İmam-ı Fahreddin Razi, (Harama kastedip de insanlardan utandığı için işlemeyen kimse günaha girer) buyurdu. Bazı âlimler de, (Haram işlemeyi hatırından geçirse, fakat azmetmese günahkâr olmaz) buyurdu. Azmederse günahkâr olur, ama o işi yapma günahı kadar değildir. (Bezzaziye)
Bazı âlimler de, (Yalnız kalbe gelen şeyler günah olmaz) buyurdu. Bir hadis-i şerif meali:
(Kötü düşünce, söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe affolur.) [Beyheki]
Kibir, ucub, suizan gibi hususlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar zaten kalb ile olur.
Netice olarak kalbe gelen kötü şeyleri defetmeye çalışmalı, kalbi çirkin şeylerden, bozuk düşüncelerden temizlemeli ve güzel ahlakla süslemelidir! O halde vaktin kıymetini bilip Allahü teâlânın rızasına uygun işler yapmaya çalışmalı!
Günah işlemeye karar
Sual: Bir günahı işlemek için karar verilse, ama yapılmasa yine günah olur mu?
CEVAP
Günah işlemeyi düşünmek, işlemeye niyet etmek, karar vermek günah olmaz, yapmak günah olur. Diğer ümmetlerde karar vermek de günah idi. Bu ümmete günah olmadı. Bu da, ümmet-i Muhammed’e Allahü teâlânın bir ihsanıdır.
İlham ve vesvese
Sual: Kalbimize gelen düşüncelerin, melekten mi, yoksa, şeytandan mı olduğu, nasıl anlaşılır?
CEVAP
Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Kalbe gelen düşüncenin kimden geldiğini anlamak için, İslamiyet’e uygun olup olmadığına bakılır. Kalbe gelen düşünce, nefse acı gelirse, hayır olduğu; tatlı gelir, hemen yapmak isterse, şer olduğu anlaşılır.
Allahü teâlâ, herkesin kalbine bir melek vazifelendirmiştir. İnsanın kalbine bu melekten gelen iyi düşüncelere ilham; şeytandan gelen kötü düşüncelere, vesvese; nefsten gelen kötü düşüncelere ise, heva denir. İlham ve vesvese devamlı olmaz. Nefsin hevası ise, devamlıdır ve gittikçe artar. Vesvese, dua ederek, zikrederek azalır ve yok olur. Bir hadis-i şerif meali:
(Şeytan, kalbe vesvese verir. Allah’ın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devam eder.) [Ebu Ya’la]
Vesveseden kurtulmak için çalışmalıdır. Nefse uyan kimse, vesveselere esir olur. Nefsine uymayanın ise, ilhama uyması kolay olur. (Berika)
Nefis ve şeytandan gelen, vesvesedir
Sual: İnsanın kalbine, nefsinden ve şeytandan gelen şeyler, iyi de, kötü de olsa hep kötü ve hep vesvese midir?
Cevap: Nefis, kaplan gibidir. Saldırması, ancak öldürmekle biter. İnsanlara vesvese veren şeytana bunun için hannâs denilmiştir. İnsan, şeytanın bir vesvesesine uymazsa, bundan vazgeçer. Başka vesveseye başlar. Nefis, daima zararlı şeyler ister. Şeytan ise, çok hayırlı işe mani olmak için, az hayırlı olan şeyi de vesvese yapar. Büyük günaha sürüklemek için, küçük hayır yapmayı da vesvese eder. Şeytanın vesvesesi olan hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Bunun için, hadîs-i şerifte;
(Acele etmek, şeytandandır. Beş şey bundan müstesnadır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenaze hizmetlerini çabuk yapmak, misafiri doyurmak, günah yapınca hemen tevbe etmek) buyuruldu.
Kalbe ilham olunan, gelen hayır, Allahü teâlânın korkusu ile ve yavaş yavaş yapılır ve sonu düşünülür. Bir hadîs-i şerifte;
(Melekten gelen ilham, İslâmiyete uygun olur. Şeytandan gelen vesvese İslâmiyetten ayrılmaya sebep olur) buyuruldu.
İnsan, ilham olunan şeyleri yapmalı. Vesveseyi yapmamak için cihad etmeli, çalışmalıdır. Nefse uyan kimse vesveselere tabi olur. Nefsin hevasına uymayanın, ilhama uyması kolay olur. Bir hadîs-i şerifte;
(Şeytan, kalbe vesvese verir. Allahın ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devam eder) buyuruldu.
Kalbe gelen hâtıranın cinsini anlamak için, İslâmiyete uygun olup olmadığına bakılır. Böyle anlaşılamazsa, salih olan bir âlime sorulur. Salih olmayan, dini dünya kazançlarına alet eden kötü din adamına sorulmaz. Yahut, Resûlullah efendimize kadar üstatlarının hepsi malum olan, bilinen hakiki bir rehbere sorulur. Kutb-i medâr denilen Evliya, az olsa da, kıyamete kadar mevcuttur. Kutb-i irşâd denilen Ehl-i sünnet âlimi her zaman ve her yerde bulunmaz. Uzun zaman aralıkları ile ve nadir olarak bulunur. Her yerde çok bulunan cahil tarikatçıları ve yalancı şeyhleri, hakiki rehber sanmamalıdır. Böylelerin tuzaklarına düşerek dünyada ve ahirette saadetten mahrum kalmamak için çok uyanık olmalıdır. Kalbe gelen hâtıra, nefse acı gelirse, hayır olduğu anlaşılır. Tatlı gelir, hemen yapmak isterse, şer yani kötü olduğu anlaşılır.